İsrail’in meşruiyet krizi derinleşiyor: Sumud Filosu'na yönelik saldırının etkileri ne olacak?
Mardin Artuklu Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Doç. Dr. Necmettin Acar, İsrail'in sivil toplum nezdinde derinleşen meşruiyet krizini ve bu kırılmanın küresel sonuçlarını AA Analiz için kaleme aldı.
***
Gazze halkı, iki yıldır İsrail’in soykırımı aşan sistematik şiddetine maruz kalıyor. Siviller, yalnızca aralıksız bombardımanlarla değil, aynı zamanda açlığa mahkum edilerek de yaşamlarını kaybetmeye başlayalı çok oldu. İsrail’in, ağır bombardımanın yanı sıra açlığı da bir savaş aracı olarak kullanarak masum insanları ölüme terk etmesini kabullenemeyen 40'tan fazla ülkeden yüzlerce vicdan sahibi aktivist harekete geçti. Yaklaşık 500 kişinin ve 50'den fazla geminin bir araya gelmesiyle oluşturulan Küresel Sumud Filosu, Gazze’ye temel gıda ve ilaç ulaştırmayı hedefliyordu. Ancak Filo, uluslararası sularda İsrail ordusunun barbarca saldırısına uğradı ve zorla Aşdod Limanı’na çekildi. Barışçıl bir insani yardım girişimine karşı askeri güç kullanılması, İsrail’in sürdürdüğü soykırımı küresel ölçekte daha görünür hale getirirken, aynı zamanda dünya kamuoyunda büyüyen bir öfkenin, dayanışmanın ve direniş duygusunun da güçlenmesine yol açtı.
Siyaset bilimi literatürüne önemli katkılar sunan İtalyan sosyalist düşünür Antonio Gramsci, gerek küresel düzeyde gerekse iç politikada hegemonya mücadelesini, kendi geliştirdiği “sivil toplum”–“siyasal toplum” ve “mevzi savaşı”–“manevra savaşı” dikotomileri üzerinden analiz eder. Gramsci’ye göre hegemonya, hem devletin zor aygıtlarını içeren “siyasal toplumun”, hem de değerler, ideolojiler ve kültürel biçimlerin yer aldığı “sivil toplum”un kazanılması yoluyla inşa edilir.
Bu çerçevede “sivil toplumu” elde etmek üzere yürütülen uzun soluklu ve konumlanmaya dayalı mücadeleyi “mevzi savaşı”, “siyasal toplumu” elde etmek üzere yürütülen daha doğrudan ve hızlı çatışmayı ise “manevra savaşı” olarak kavramsallaştıran Gramsci’ye göre, kalıcı ve derinlemesine yerleşmiş bir hegemonya düzeni, esasen “sivil toplumun” elde edilmesi sayesinde mümkün hale gelecektir.
İsrail, Orta Doğu’daki rejimlerle ve bazı Batılı başkentlerdeki siyasal elitlerle geliştirdiği çok boyutlu ilişkiler aracılığıyla “siyasal toplum” üzerinde önemli bir kontrol kapasitesi elde etmiş durumda. Ancak Küresel Sumud Filosu girişimi, bu kontrol mekanizmasının “sivil toplum” düzeyinde aynı ölçüde etkili olmadığını açık biçimde ortaya koydu. Medya ve akademi üzerindeki yoğun baskılara rağmen, filoya yönelik askeri müdahalenin ardından Batı’da köklü bir geleneğe sahip olan sivil toplum kuruluşları, sendikalar ve akademik çevrelerde İsrail’in yürüttüğü soykırım siyasetine karşı giderek artan bir tepki yükseliyor.
İsrail, kurulduğu günden günümüze kadar, bir yandan devlet kapasitesini, diğer yandan Yahudi lobisinin gelişkin örgütsel imkanlarını kullanarak farklı ülkelerin siyasal elitleri ve karar vericileri üzerinde dikkate değer bir nüfuz geliştirdi. Bu nüfuzun........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d