menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“O anda dedemin iki kez kaybedildiğini düşündüm”

24 1
31.07.2025

Tarihimizin (belki de dünyanın) en uzun soluklu en dirayetli sivil eyleminin, hakikat ve hafıza mücadelesinin simge ismi, Galatasaray Meydanı’nın bilge çınarı Emine Ocak’ı geçen hafta kaybettik.

Anayasa Mahkemesi’nin ihlâl kararına rağmen 2018’den bu yana Cumartesi Anneleri/İnsanları’na kapalı olan Galatasaray Meydanı, Emine Ocak’ın cenaze töreni için açılmıştı ve tam da onun mücadeleci, direngen kişiliğine yakışır bir buluşmaydı bu tören.

Meydanın kapatılmasının ardından söylediği “Biz vazgeçersek bu ülke kaybedenlerin cenneti olmaya devam edecek” sözünden ilhamla tabutuna “Vazgeçmedin - Vazgeçmeyeceğiz” pankartı asılmıştı.

27 Mayıs 1995'ten bu yana her cumartesi, zorla kaybedilen evlatları, eşleri, yakınları için adalet talep eden, onca baskıya, yasağa rağmen direnen Cumartesi Anneleri/İnsanları, devlet şiddetini görünür kılmakla, o meydanı bir dayanışma alanına dönüştürmekle kalmadı, parçası olan, tanığı olan herkesi de dönüştürdü.

Cenaze töreninde “Bütün evlatları” adına ilk sözü alan Sebla Arcan, “Yalnızca Hasan'ın annesi olarak geldiği Galatasaray'da, adaletsizliğe boyun eğmeyen, resmi tarihe meydan okuyan bir kahramana; herkesin Emine Annesi'ne dönüştü. Emine Anne bu ülkenin vicdanıydı. Kaybedilenlerin, susturulmak istenenlerin, yok sayılanların sesiydi” diyerek bu dönüşüme dikkat çekti.

Kızı Maside Ocak’ın konuşması, yıllar içinde bu mücadelenin pek çok hak ve adalet arayışıyla buluşmasının duygu dolu ama aynı zamanda yol gösterici, güçlendirici ifadesiydi.

Oğlu Hüseyin Ocak, “Emine Ocak acının tam ortasına doğdu” diyerek başladığı konuşmasında; “Daha bebekken, ölüm onu kuşatmıştı. Tam 37’de Dersim’de hareketin başladığı, kırımların olduğu bir coğrafyada bir toprakta........

© Agos