Yazar yazdığının hayatını da yaşar!
Çağdaş Türk edebiyatının önemli isimlerinden Buket Uzuner, yazı hayatının yarım asırlık serüvenine özel bir kitapla nişan koydu. Yazar, ilk öyküsünü bundan tam elli yıl önce 1975'te yazmıştı. Uzuner'in ilk öykü kitabı ise 1986'da yayımlanmıştı.
Yazarın yarım asırlık öykülerini bir araya getiren 864 sayfalık 50 Yılın Toplu Öyküleri'nde;
Benim Adım Mayıs (1986)
Ayın En Çıplak Günü (1988)
Güneş Yiyen Çingene (1989)
Karayel Hüznü (1993)
Şairler Şehri (1994)
Şiirin Kız Kardeşi Öykü (2003)
ve Yolda (2009) adlı hikaye kitapları bulunuyor. Bu güzel koleksiyonun sürprizi ise, beş yıl önce yazılmış olmasına rağmen şu ana kadar hiçbir yerde yayımlanmamış "Ankara’nın En Güzel Mevsimi" adlı öyküsü.
Bu öykü, Ankara kökenli yazarın oradaki yaşantısından izler barındırdığı, dahası 12 Eylül darbesi öncesi Türkiye'ye, başkent Ankara'ya ve üniversite gençliğine ışık tuttuğu için farklı bir ilgiyi hak ediyor.
Öte yandan bu öykülerin yayın sırasına göre aynı edisyonda bir araya getirilmiş olması, Buket Uzuner'in eserlerindeki edebi gelişimini izleyebilmek için çok kıymetli.
Vaktiyle sansüre uğramış "Ayın En Çıplak Günü" öyküsünün sansürsüz haliyle yer almış olması, numaralandırılmış koleksiyon baskısını özel kılan bir başka özellik.
ÖYKÜLER; ÇAM AĞAÇLARI GİBİ!
"Hâlâ okunan ve anlatılan, yani yaşayan öykülerin yaşı yoktur... Öyküler, aramızda, dilimizde ve kültürümüzde yüzlerce, binlerce yıl yaşasalar da kendi yaşlarına kafa tutar; yapraklarını kışın da dökmeyen 'herdem yeşil' çam ağaçları gibi, dünyaya yayılan dalları tazeliklerini asla yitirmezler. Elbette öyle; o halde hâlâ okunan ve anlatılan, yani yaşayan öykülerin yaşı yoktur, diyebiliriz..."
Buket Uzuner, elli yıllık yazı serüvenini bir araya getiren koleksiyonu için yazdığı takdim yazısında öykünün hayat emaresinin 'okunmak' olduğunu vurguluyor. Bir yazarın hayatı da eserleri okundukça devam eder. Kitaplığınıza dönün ve bir bakın. Bunaldığınızda birkaç sayfasını okuduğunuz, tekrar tekrar okumak istediğiniz, sayfalarına notlar alıp satırlarının altını çizdiğiniz kitapların yazarları hayat alanınızın tam ortasında duruyor. Oysa birçok sevdiğiniz kişi hayatını sizden uzakta devam ettiriyor. Zamanın hız koridorunda sözünü sohbetini beğendiğiniz insanlar hayatınızdan bir biçimde çıkıp gidiyor. Diyelim ki Buket Uzuner ya da başka yazarlarla yarım yüzyıllık bir okur - yazar ilişkiniz var. Hayatınızda kaç kişi onca yıl sizinle birlikteliğini sürdürebildi, bir düşünün isterim. Charles Bukowski, "Sürekli kalabalık arayanlara dikkat edin, yalnızken bir hiçtirler" demişti. Oysa yazarlarla dostluk kurmuşsanız ne kalabalıkları arar ne de yalnızken bir hiç olursunuz.
Eğer kıymetlerini bilenlerdenseniz Tolstoylar, Pınar Kürler, Latife Tekinler, Jane Austenler, Calvinolar, Borgesler her daim yannızda değil mi? Sizi bir an bile yalnız bıraktılar mı? Kitapları değil kendileri olsaydı hayatınıza daha fazla mı dokunacaklarını sanıyorsunuz? Yazarlar sözcükleriyle yüreğinize sirayet ederler, ruhunuz onlarla şenlenir.
Buket Uzuner'in 50 Yılın Toplu Öyküleri'ni işte tam bu duygularla karşıladım.
YAZARAK YAŞANAN HAYATLAR
Zaman akar, yeni yazarlar, yeni kitaplarıyla girer hayatınıza. Kimini kabul eder, kimini görmezden gelirsiniz. Hayat ve beğeninize göre yazarlardan dostlar ve arkadaşlar edinirsiniz. Sevdiğiniz yazarlar gibi siz de yaş alırsınız. İçinde bulunduğunuz çağın değişimlerine tanıklık edersiniz, kendiniz bunları yazamasanız da yazı ehline tabi olur, kendi döneminizi, geçmiş zamanları kavrarsınız.
Buket Uzuner de yazı, hayat ve zamana dair ne güzel söylüyor. Onun cümleleriyle yazıma nokta koymak her bakımdan daha anlamlı olacaktır:
"Madem öykülerimin hâlâ yaşadığına ve teknik olarak ellinci yaşını kutladığına ikna........
© 9 Eylül Gazetesi
