Aklın öte yakasına 'Delice' bir bakış
Bir acılı kuş, son anda akıl hastanesinin kasvet sinmiş çimlerinin üzerine konuverdi. Az ötede uzun yıllar önce kondurulmuş bir heykel tüm griliğiyle karanlığı ve durağanlığın temsili gibi boy göstermekte. Malum hastaneyle özdeş olmuş, ünlü bir heykeltıraşın heykeli.
Kuş acılı, mutsuz ve umutsuz. Çünkü kısa süre önce sevdiceğini yitirmiş. Çektiği acılar onu buralara kadar sürüklemiş. Tek arzusu, hayatının son günlerini huzurla geçirebileceği, kendi ölümünü bekleyebileceği bir yer.
Ama o da ne!.. Kendinin dışında acılı hayatlar, çıkmaz sokaklarda kaybolmuş birileri var. Bazen çaresiz çırpınışları ile hayata tutunmak isteseler de çoklukla kaotik bir varoluşun anlık depremlerini yaşamaktalar.
Derdi kendine yeten kuş, olaylara yukarıdan seyrederek müdahil olabileceğini sanıyor.
Kuş bakışı tanık olduğu hayatların sahipleri, yaşıyor gibi bir hayat tutturmuşlar. Onlara el uzatmak ne mümkün!.
BİR KUŞUN GÖZÜNDEN...
Delice, tam 11 yıl önce yayımlanmış Karanlıkta Çok Güzelim'den sonra Nilüfer Açıkalın'ın yayımlanan ikinci romanı. İki romanın öncesinde ve sonrasında sayısız öyküyle devam etmiş Açıkalın'ın yazı macerası.
Bir küçük kuşun gözünden izlediğimiz hazin, acıklı, kısaca çılgın bir hikaye Delice. bence Açıkalın için önemli bir 'es' noktası. Bir tür yazar soluklanması sanki. Her haliyle "Daha da iyisini yazabilirim' mesajı veren bir roman.
DELİ, DELİNİN ELİNDEN TUTUYOR
Şimdi o bahtsız kuşun gözünden romanın gizemini ortaya dökmeden olan biteni, kahramanları tanıyalım...
Çakır... Sinan Çakır. Yani Kara Deli Sinan Çakır, şiirlerini küçük kağıt parçalarına döktüren bir şair. Kendi ruhunun hapsedilmiş fırtınalarını kayda alan empati duygusunu yitirmemiş bir deli. Bu yüzden koğuş arkadaşı ressam Edip'e her daim sahip çıkmak, ona göz kulak olmak istiyor. Edip'le uğraşırken tekerlekli sandalyeye mahkum yarı ölü bir kadın dahil oluyor sorumluluk alanına. Bütün ailesini ve akrabalarını yitirdiği büyük depremde göçük altında kaldığında, kucağındaki bebeğini kurtarma çalışmalarında kullanılan bir kepçe yanlışlıkla parçalayınca geçmiş aklın öte yakasına. Çakır, işte böyle bir kadını her gün tekerlekli sandalyesinde saatlerce gezdiriyor.
Çakır'ın bir büyük derdi daha var: sigara. Bu yüzden daimi rotası üzerinde bulunun heykelin civarında tanrısıyla pazarlıklar yapmakta, bir paket, bir dal sigara için türlü vaadlerde bulunmakta. Ama yapıp yapabildiği öteden beriden torbalarla izmarit toplayıp onları içmek.
O böyle yapar da ressam Edip boş durur mu. O da habire resim yapmakta, bir yandan da pastel boyaları emerek mideye indirmekte.
Hastanedeki tüm yaralı ruhların tek bir ortak amacı var. Bunaltı geldiğinde, acılar üzerlerine çullandığında olan akıllarına sahip çıkmak, gerçeklikle aralarındaki pamuk ipliğinden bağı tamamen yitirmemek. Etrafta onlara hizmet etmek üzere konuşlanmış hemşireler, hastabakıcılar ve doktorlar da kendilerince görevlerini yürütmekteler.
BİR ROMAN KAHRAMANI OLARAK 'ZAMAN'
Delice'nin ilginç bir özelliği daha var: 'Zaman'ı neredeyse başlı başına bir varlık ve bir karakter mertebesine yükseltmesi.
Hikayenin başındaki "Zamanı ileri-geri sarıp keyfine göre........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d