Namus meselesi
Ben yazmaktan bıktım, belki de okurlarım okumaktan. Ama şu kadına karşı şiddet, işlenen cinayetler bitmek tükenmek bilmiyor. Yazdım, yazıyorum yine yazacağım. Taa ki bir gün her şey normalleşinceye kadar.
İki kişi birbirini hiç tanımıyor. Eski tabir biri mağripten öteki maşrıktan. Bir şekilde tanışmışlar. Araya birileri girmiş veya arada hiç kimse olmadan anlaşmışlar. Evlenmişler. Bir müddet sonra anlaşamayacaklarını anlamışlar veya sadece kadın bunu anlamış ve ayrılmışlar.
Olan ne, birbiri ile hiçbir ilgisi olmayan iki insan bir müddet bir araya gelmiş sonra da birbirleri ile yine hiçbir ilişkileri kalmamış.
Kadın yoluna erkek yoluna değil mi. Değil. Adam diyor ki sen benim namusumsun. Ne alaka. Düne kadar tanımıyordun. Tanıdın, bitti. Bundan böyle eskisi gibi herkes kendi hayatını yaşayacak değil mi?
Kadın da öyle zannediyor. Kendine yeni bir hayat kurmak için yeni ilişkiler yaşamak istiyor, yeni arkadaşlıklar kuruyor. Bir gün eski koca onları görüyor. Çekiyor bıçağı “sen benim namusumsun, beni nasıl aldatırsın“ naraları ile ikisini de bıçaklıyor.
Yahu........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Ellen Ginsberg Simon
Constantin Von Hoffmeister
Mark Travers Ph.d