menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Köylü ve ahtapot

11 0
31.08.2025

BERGAMA’DAN SİYANÜR GÜNLÜKLERİ-19

Müjde! Siyanürcülerin bir çocuğu daha oldu!

Koza Madencilik A.Ş. tarafından Çanakkale Merkez’e bağlı Serçiler ve Terziler köyleri yakınlarında yeni bir altın madeni daha açılıyor.

Adı: “Karapınar Açık Ocak Altın-Gümüş Madeni” Projesi.

Çanakkale-Karapınar Barajı’na 1400 metre mesafede. Barajın “orta-uzak koruma alanı” içinde yer alıyor.

Yani bu alan baraj sularını temiz tutmak için sınırlanmış.

Bu alan içine zehirli bir maden açılacak.

Yani, Çanakkale’nin içme suyu ihtiyacını karşılayan baraj suları ciddi bir tehdit altında.

Çevre korumacılar, 93 hektar orman ve 23 hektar tarım arazisinin kazılacağını, doğasının değiştirileceğini, yok olacağını, bildiriyor.

(Çanakkale-Zehirli altın madeni sahası ve Karapınar Barajı)

Bu girişim Çanakkale ilinde işletilmek istenen birçok zehirli madenden sadece biri.

Başta Çanakkale Belediyesi olmak üzere pek çok kurumun itirazlarına rağmen; bu Serçiler köyündeki maden için üçüncü kez başlatılan ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) süreci, çevreye zararlı olup olmayacağı konusunda, sonunda projeye “olumlu”, “zararlı olmayacağı” raporu verildi.

Yani, altın madeninin işletilmesinin önü açıldı.

Madeni, ünlü KOZA ALTIN şirketi işletecek.

Önce çok uluslu şirketlerin mülkiyetinde olan bu kuruluş, daha sonra FETÖ’cülükle, vatan hainliğiyle suçlanıp yargılanan Akın İpek’in eline geçmişti; ardından devlet kurumları tarafından el konuldu. Yani bu şirket bir anlamda devletin mülkiyetinde.

Altınlı gümüşlü cevherin büyük olasılıkla kamyonlarla Bergama’ya taşınacağı ve KOZA’nın Ovacık’ta işlettiği siyanürlü maden işletmesinde işleneceği söyleniyor.

Bu siyanürcü şirket, Bergama’yı bin bir risk içeren zehirli atık havuzlarıyla donattı. Bir, iki, üç…

Çanakkale’deki araziler kazılıp tarumar edilecek; ardından geride, ağır metallerle yüklü zehirli pasa yığınları bırakılacak.

Yani böylece zengin topraklarımızın fakir bekçiliğinden kurtulacağız(!)

Daha da zengin(!) olacağız!

Bu noktalara aşama aşama gelindi...

Bakın global zalim kapitalizm ülkenin üstüne nasıl çöktü!

Yerli yandaşları onlara nasıl yardımcı oldu!

(Bergama-Ovacık altın madeninde, üçüncüsü yapılan zehirli atıklarla dolu barajlar/çukurlar-Foto: Özer Akdemir)

***

Günümüzde “zehirli altın madenciliği”, kapitalizmin başlangıcındaki vahşi döneme geri dönüşün en somut göstergesidir.

Ama bu kez daha farklı: Ulusötesi finans kapital, parayı, sanayiyi, teknolojiyi, doğal kaynakları, bilişimi ele geçirmiş; inanılmaz bir silahlı güçle dünyada pervasızca at koşturuyor.

Hem de acımadan, en vahşi yöntemleri kullanarak: İnsanları gaddarca öldürerek.

Erzincan-İliç-Çöpler Zehirli Altın Madeni’nde olduğu gibi.

“Siyanürlü altıncılık”; kapitalizmin para kazanma, sermaye artırma ve sermayeye sermaye katma gibi içgüdüsel eğilimlerinin en vahşi biçimde açığa çıktığı işletme türüdür.

Bu ve benzerlerine, dev şirketler “kıymetli metal madenciliği” diyor.

(Aslında ahtapot sevimli ve akıllı bir yaratıktır ama ürkünçtür de!)

Koca Amerika Birleşik Devletleri bu yüzden, savaşın içine batmış Ukrayna’nın kıymetli metallerine arka kapıdan yaklaşarak, silah karşılığında el koymaya çalışıyor.

Hatta bunlar üzerinde; barış adı altından Rusya ile pazarlık yapıyor.

Para babaları utanmıyor!

Siyanürcü ahtapot çok zalim!

Doğanın canı, insanın kanı üzerine hesap yapıyor!

***

Siyanürlü altıncılık, neredeyse yüz yıldır dünyada doğayı katlediyor; insanlara ve çevreye onulmaz zararlar veriyor, derin yaralar açıyor.

Bu tür işletmeler, toprağın bağrındaki altını siyanür kullanarak alıyor; geriye, doğaya siyanür bileşikleriyle birlikte arsenik, kadmiyum gibi zehirli ağır metaller bırakıyor.

Cevherlerin kükürtlü olduğu altın madenlerinde toprak yüksek derecede ısıtılarak yakılıyor, buna kalsinasyon deniyor. Cevherin içindeki kükürt, kükürt dioksit (SO²) gazına dönüştürülerek uzaklaştırılıyor.

Bunun yanında, cevherde doğal olarak bulunan, şiddetli bir zehir olan arsenik de buharlaşarak arsenik trioksit (As²O³) gazı hâlinde havaya karışıyor.

Geride kalan altınlı toprak, siyanürle işleme tabi tutularak içindeki altın ayrıştırılıyor.

Ondan geriye kalan, ağır metalli zehirli atıklar da bir barajda ya da atık havuzlarında toplanıyor.

Bu işlemin gerek gaz gerekse katı atıkları, dünyanın en zehirli maddelerindendir.

Kırsal alanlara ya da yerleşim yerlerinin yakınına inşa edilen bu tesislerde yapılan işlemler, sıradan bir madencilik faaliyeti değildir.

Açık havada yürütülen yoğun kimyasal süreçlerdir.

Para kazanmaktan başka hiçbir şeyi gözetmeyenlerin, tonlarca zehirle oynadığı çirkin bir oyundur bu!

Altın fiyatları düşer, çıkar; ama zehirler toprağa gömülür, orada kalır.

(Erzincan-İliç-Çöpler siyanürlü altın madeni. 8 işçinin ölümünden sonra kapatılmıştı. Yeniden açılmaya uğraşılıyor.)

***

Türkiye’de şu anda işletilen veya işletilmeye hazırlanan siyanürlü altın madenleri, işte bu nitelikteki tesislerdir.

Emperyalizmin vahşi şirketleri tarafından ülkemize getirilmiş, yerli işbirlikçileri ve ortakları tarafından faaliyetleri sürdürülmektedir.

“Memleketin yüce menfaati” gibi saptırıcı, aldatıcı gerekçelere kendilerini inandırmış yüksek düzeydeki devlet yetkililerinin bu duruma göz yumması durumun en üzücü yanı!

Hatta, Erzincan’daki kapatılmış ölümcül zehirli madenin yeniden açılmasını savunan, yöre milletvekili Mustafa Sarıgül gibi muhalif politikacılarla birlikte yürüyor süreç! Siyanürlü çamurdan cesetleri çıkarılan 8 insana rağmen!

Ve artık teknolojiyi öğrenmiş, yerli açgözlü kapitalistler de ülkemizdeki bu zehirli altının peşindeler.

Bu şirketler, toplumu ve kamu yetkililerini “zehirli altınla zengin olunacak” hayaliyle oyalarken, bir yandan da ceplerini dolduruyor, doğayı zehirleyerek yok ediyor.

Elbette birçok insan bu durumu görmezden gelmiyor, sesini yükseltiyor.

Zehirciliğe karşı “Hayır!” en etkili ifade olarak ortaya çıkıyor.

Siyanürcülerin, direnenleri susturmak için tutumu ise çok açık: “Her yol mübah!”

Yani sindirmek, razı etmek!

Zaman zaman bunda başarılı da oluyorlar.

***

Emperyalizmin en tehlikeli ürünlerinden “Siyanürcü Ahtapot”a karşı ilk başkaldıranlar, Bergamalılar oldu.

Alman kökenli, Kanadalı, Fransız........

© 12punto