Gorgon'un mermer kalkanı
TAŞYERİNDE AĞIRDIR-161. UNUTMAYALIM, UNUTTURMAYALIM
Neden bir insan, bir kurum, bir devlet, başkasının malına, mirasına el koyar ki?
Miras, en temel anlamıyla, bir kişinin ölümünden sonra geride bıraktığı mallar, haklar ve borçların tamamıdır. Hukukî, kültürel ve mecaz anlamlarda farklı kullanımları vardır.
"El koymak"; “üstüne konmak”, “zorla almak”, “gasp etmek” anlamına gelir. Bir anlamda "hırsızlık"tır.
Kültürel miras, bir toplumun geçmişten günümüze aktardığı maddî ve manevî değerlerin tümüdür.
Bu miras bir ülkenin, bir topluluğun kimliğini, tarihini ve kültürel devamlılığını yansıtır.
Tarih boyunca bazı devletler, başka devletlerin ya da halkların kültürel mirasını gasp etmiş, yağmalamış veya zorla alıkoymuştur.
Bu durum genellikle savaşlar, sömürgecilik, işgaller ya da şaibeli izinler ve kaçak kazılar sırasında gerçekleşmiştir.
Ezelden beri Anadolu’da yaşamış insanların ve toplumların bıraktığı maddî ve manevî olgular, hepsi bu topraklarda yaşayan bizlere bırakılmış bir mirastır.
Göbeklitepe (Şanlıurfa), Çatalhöyük (Konya), Bergama ve Efes (İzmir), Aspendos (Antalya), Ayasofya ve Topkapı Sarayı (İstanbul), Divriği (Sivas) kültürel mirasımızın bulunduğu yerlerden yalnızca birkaçıdır.
Bu bağlamda, Anadolu’nun eşsiz kültürel mirası, on yıllardır yabancı bireysel kaçakçılar ve onları teşvik eden çevreler ile yabancı devletler ve onların yerli iş birlikçileri tarafından, hukuk ve evrensel ahlak dışı biçimlerde yağmalanmaktadır.
***
Peki İngiltere, Fransa, Rusya gibi, Almanlar da neden yurt dışına götürüyorlardı tarihi eserleri?
Bergama’daki Zeus Sunağı’nın Almanlar tarafından kaçırılması — ya da onların deyimiyle "taşınması" — 19. yüzyıl Avrupası'nın sömürgeci arkeoloji anlayışı, güç yarışı ve bilimsel saygınlık arayışıyla yakından ilgilidir.
Bu olay, sadece bir kültürel miras hırsızlığı değil, aynı zamanda bir çağın düşünce yapısını yansıtan çok katmanlı bir olaydır.
19. yüzyıl Avrupa’sında, İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya gibi güçler arasında büyük bir antik eser toplama yarışı vardı.
İngilizler Atina’daki Parthenon’un Elgin Mermerlerini, Fransızlar Mısır’dan dikili taşları alırken, Almanya da "bizim de bu kaçakçılık çorbasında bir tuzumuz (!), bir anıtımız olsun" diyerek Bergama’ya yöneldi.
Zeus Sunağını kaçırmak, Almanya için ulusal gurur ve kültürel üstünlük simgesi hâline geldi!
Hatta, 26 Temmuz 1886’da Berlin’deki Lehrter Tren İstasyonu’nda, antik çağ giysileri kuşanmış 1500 aktörün katılımıyla büyük bir tören düzenleyerek, Bergama’dan kaçırılan tarihî eserlerin getirilmesini bir zafer gibi kutlamışlardı.
1869’da Sultan Abdülaziz’in çıkardığı birinci Asar-ı AtikaNizamnamesi’ne ve Almanların atanmasına ön ayak oldukları Müze-i Hümayun Müdürü Dethier’inçıkarttığı 1874 tarihli ikinci Asar-ı AtikaNizamnamesi’ne rağmen, Bergama eserleri gizliceya da rüşvetledışarı çıkarıldı.
1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan sonra ise, şaibeli izinlerle geride kalan birçok eser kaçırıldı.
Sözde tarihî eserleri koruma adına yapılan bu eylem, aslında bir tamamen kötü niyetli bir götürmeydi! Bir anlamda “hırsızlıktı”.
Zeus Sunağı'nın mermer frizleri ve heykelleri, büyük ama taşınabilir parçalardan oluşuyordu; bu da parçaların gemilerle Berlin’e ulaştıracak limanlara taşınmasını kolaylaştırıyordu.
Kökeni, sık ormanlarda ve bataklıklarda yaşamış vahşi Cermen kabilelerine dayanan yeni zengin Alman emperyalizmi, kendi tarihsel eksikliğini Yunan–Roma kültürüne yaslanarak telafi etmeye çalışıyordu.
Alman aydınları, antik Yunan kültürünü Alman kimliğinin temeli olarak görüyordu.Böylece eski vahşi geçmiş, bir yüce kılıfla örtülecekti!
Zeus Sunağı, insanlığın ve Anadolu’nun........
© 12punto
