Burası 'Tokat': Ya medet!
BERGAMA’DAN SİYANÜR GÜNLÜKLERİ-14
İnsanlık sahip olduğu zekanın yanı sıra birlikte yaşama ve davranmayla vahşi dünyada var olabildi, varlığını sürdürebildi.
Toplulukların, giderek halkların oluşması, ulusların meydana çıkması toplumsal gelişme bağlamında uzun bir süreçti.
Emperyalist paylaşım savaşlarının yol açtığı yıkımların, insan soyunun da yok oluşuna kadar gideceği, özellikle II.Dünya savaşı sonrasında anlaşılmıştı.
Ya da bu savaş sonrasında Emperyalist odakların Dünya’yı paylaşımlarının o zaman için yeterli olduğu, Kapitalist beylerin politikacıları tarafından düşünülmüştü.
Ama Kapitalizmin bir huyu vardı: Krize girdiğinde çareyi savaşta görüyordu.
Tabii ki halkların istemi “barış”tı: Erinç içinde huzurlu yaşamak!
Bu bağlamda küresel barışı, güvenliği, uluslararası iş birliğini ve insan haklarını korumayı hedefleyen, New York merkezli uluslararası bir kuruluş olarak “Birleşmiş Milletler”(United Nations) 24 Ekim 1945'te kuruldu.
Günümüzde çok fazla etkili olmasa da uluslararası bir platform olarak varlığını sürdürüyor.
(Tokat-Erbaa’nın cennet yaylaları)
***
Birlik konusu Dünya’da işçiler ve işverenler arasında da gündeme girdi.
1864’de Londra’da işçi sınıfının uluslararası dayanışmasını sağlamak, kapitalizme karşı sosyalizmi yaymak ve işçi haklarını savunmak için ilk kez I.Enternasyonal oluşturuldu.
Karl Marx, Mikhail Bakunin, Pierre-Joseph Proudhon, Friedrich Engels gibi Anti-kapitalistler bu kuruluşun önderleriydi.
Bu oluşumun işçilere en önemli getirisi 1866’da “8 saatlik çalışma günü talebini” yaygınlaştırmaktı.
Bu birliğin dağılmasından sonra 1889’da sosyalist partiler tarafından Paris’te II.Enternasyonal kuruldu.
“1 Mayıs Uluslararası İşçi bayramı olarak ilan edildi”. Kutlandı.
Bu karar, bugün yalnız işçiler değil uluslararası ortamda devletler tarafından da uygulanıyor.
I.Dünya savaşıyla dağılan bu birlik, II.Enternasyonal 1917 Bolşevik devriminden sonra 1919’da Moskova’da Sovyetler Birliğinin ilk Cumhurbaşkanı V.İ.Lenin tarafından III.Enternasyonal olarak canlandırıldı.
O da II.Dünya savaşından sonra 1945’de J.Stalin tarafından lağvedildi.
Uluslararası Komünist Partilerin bir araya gelmesiyle oluşan “Komüntern” de denilen bu birliğin sona ermesinin ardından, Sosyal Demokrat Partiler 1951’de Almanya-Frankfurt’ta “Sosyalist Enternasyonal”i kurdular.
Küresel çapta “sosyal adalet, işçi hakları ve barış için”etkinlikler sürdüren bu kuruluş varlığını bugün de yaşıyor.
120 üyesi var ve Türkiye’den “CHP“ bu birliğin üyesi.
Günümüzde Sosyalist Enternasyonal'in başkanlığını, İspanya Başbakanı ve İspanya Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) lideri Pedro Sánchez yürütüyor.
***
(Tokat-Erbaa’da siyanürlü altına karşı direniş)
İşverenlerin ise uluslararası düzeyde ilk örgütlenmesi, 1920 yılında kurulan “Uluslararası İşverenler Örgütü” (International Organisation of Employers - IOE) ile gerçekleşti.
IOE, işverenlerin çıkarlarını küresel platformda temsil etmek amacıyla kurulmuştu ve günümüzde de faaliyetlerine devam ediyor.
140 kadar ülkede 150 üyesi var.
IOE, kuruluşundan bu yana “işverenlerin küresel düzeydeki sesi olarak, çalışma hayatının şekillendirilmesi ve iş dünyasının sürdürülebilir kalkınmaya katkısı” konularında önemli girişimlerde bulundu.
1919 yılında kurulan, iş hayatına dair uluslararası ölçünleri (standartları) belirleyen “Uluslararası Çalışma Örgütü”nde (International LabourOrganization - ILO), işverenleri temsil etti, ediyor.
“ILO” şimdi Birleşmiş Milletlere bağlı, alanında, işçi hakları konusunda uzmanlaşmış bir kuruluştur.
“Uluslararası İşverenler Örgütü-IOE”, G20, G7, Birleşmiş Milletler ve Dünya Ticaret Örgütü gibi “uluslararası platformlarda işverenlerin bakışını sunarak, iş dünyasının ihtiyaç ve beklentilerinin küresel politikalara yansımasını” sağladı, sağlıyor.
***
Biliniyor ki yaklaşık son 200 yıl içinde Dünya’nın büyük kesimindeki toplumsal ilerlemenin çekici gücü çeşitli evreleriyle Kapitalizmdir.
Emek, sermaye, doğal kaynaklar, teknoloji bu gücün temel unsurlarıdır.
Başlangıç döneminde, işçi sınıfını ve köylüleri vahşice sömüren ilkel kapitalizm, sanayi ve sermaye alanındaki birikimleriyle, bunların birleşmesiyle tekelleşti.
Hatta geldiği emperyalizm denen aşamayla; dış ülkelere sermaye ihraç ederek ve buralardaki yatırım ve kârını korumak için askersel güç kullanarak,Dünya’nın sopalı sahibi olmaya soyundu.
II.Dünya Savaşının ardından Vietnam, Kamboçya gibi ülkeleri kana boğdu.
Bu gelişmelerden elde edilen değerlerin bir kısmını emek dünyasına aktararak onların oluşabilecek güçlü tepkilerini önlemeyi becerdi.
Pazarlarını korumak ve arttırmak, kitleleri susturmak için, çoğalan üretimle birlikte toplumların “tüketim çılgınlığını” tahrik etmekten çekinmedi.
Gelişen ve yenileşen teknolojiye uyum sağlamayı, onu kullanarak kârlarını katlamayı başardı.
Bu durumların alt toplumsal sınıfların yaşama koşulları görece iyileşmesine rağmen, adalet ve eşitlik isteyen emekçi sınıfların ve onlarla birlikte davranan toplumsal güçlerin yer yer sert direnişiyle de karşılaştı.
Bütün bu ortamda petrol, ağır sanayi, teknoloji gibi alanlarda oluşan tekelleşmiş sermaye gruplarının birbirleriyle çatıştıkları da görüldü.
Son yıllarda müthiş bir güç kazanan bilişim ve iletişim tekellerinin yükselişi ortadadır.
(Bergama-Çamköy’de siyanürlü altına karşı çevre direnişi-1994)
***
Bütün bu gelişmelerin Dünya’ya yayılması, şirketler arasındaki ortaklaşmalar, iş birlikleri, sermaye paylaşımları, şiddetle çatışmadan da kârın paylaşılabileceğinin anlaşılması Kapitalizmin bütün dünyayı etkinlik alanı olarak görmesi “globalizm”, “küreselleşme” gibi kavramların ortaya çıkmasına yol açtı.
Bu konuda kafa yoran kimi bilginler,........
© 12punto
