menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

PKK'nın feshi: Türkiye için yeni bir dönemin eşiği

18 14
16.05.2025

Türkiye, yaklaşık yarım asırlık bir terörle mücadele sürecinde on binlerce evladını kaybetmiş, milyonlarca vatandaşını yerinden etmiş, milyarlarca dolarlık ekonomik kayıplar yaşamış ve toplumsal hafızasında derin yaralar açmış bir ülkedir. Ancak bugün, 1984'te Eruh ve Şemdinli’de ilk silahlı eylemlerini gerçekleştiren ve yıllarca hem yurt içinde hem sınır ötesinde terör estiren PKK’nın silah bırakması ve örgütsel yapısını feshetmesiyle tarihi bir dönüm noktasına gelinmiştir. Bu gelişme, yalnızca terörle mücadelede değil; toplumsal barışın tesisi, ekonomik kalkınmanın hızlanması, göç politikalarının yeniden şekillenmesi ve demokratikleşme sürecinin derinleşmesi açısından da yeni bir dönemin kapılarını aralamaktadır.

PKK terörünün Türkiye’ye en ağır bedeli, insan hayatı üzerinden olmuştur. Resmi verilere göre 13.000’den fazla güvenlik görevlisi (asker, polis, korucu) şehit düşmüş, 7.000’den fazla sivil hayatını kaybetmiş, yaklaşık 100.000 kişi terör olaylarından doğrudan etkilenmiş, 21.000 kişi ise fiziksel engeller ve psikolojik travmalarla yaşamına devam etmek zorunda kalmıştır.

Terör, sadece kurbanları değil, ailelerini, çocuklarını ve toplumun tüm hücrelerini etkilemiştir. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yıllarca süren çatışmalar, eğitimi, sağlığı, tarımı, yatırımları ve bölge halkının huzurunu derinden sarsmıştır. Bu çatışmalı süreç, ülkenin her köşesinde toplumsal psikolojik travmalara yol açmış; barış karşıtı, çatışmadan beslenen yapıların güçlenmesine zemin hazırlamış ve toplumsal duygu birliğini zedelemiştir. Dolayısıyla PKK’nın feshi, sadece silahlı bir örgütün sona ermesi değil; Türkiye’nin iç barışını yeniden inşa etmesi, toplumsal bütünlüğünü güçlendirmesi ve geleceğini umutla kurması için önemli bir fırsat da olabilir.

1990’larda Doğu ve Güneydoğu’daki güvenlik gerekçeleriyle 4.000’den fazla köy ve mezra boşaltılmış, yaklaşık 3,5 milyon kişi batı illerine göç etmek zorunda kalmıştır. Bu göç dalgası, büyükşehirlerde plansız kentleşmeye, işsizliğe ve sosyal sorunların artmasına yol açmış; köylerde ekonomiye ciddi katkı sağlayan hayvancılık ve tarım faaliyetleri büyük ölçüde sona ermiştir.

PKK’nın silahlı faaliyetlerine son verdiğini ilan etmesiyle birlikte Türkiye, güvenlik politikalarında büyük bir paradigma değişiminin eşiğine gelmiştir. Terörle mücadelede yüksek maliyetli operasyonlara, olağanüstü güvenlik tedbirlerine ve sıkı güvenlikçi anlayışlara dayanan dönem, yerini risk temelli, kapsayıcı ve sivil öncelikli güvenlik politikalarına bırakabilir. Bu dönüşüm, sadece güvenlik alanında değil, ekonomi ve toplumsal refah alanlarında da geniş etkilere yol açabilecektir.

PKK’nın silah bırakması ve feshiyle birlikte Türkiye, terör sonrası dönem olarak tanımlanabilecek yeni bir sürecin eşiğindedir. Bu dönem; sadece terörle mücadelenin değil, aynı zamanda kalıcı barışın, toplumsal bütünleşmenin ve kapsayıcı kalkınmanın stratejik olarak inşa edilmesini zorunlu kılmaktadır. Türkiye’nin bu süreci başarıyla yönetebilmesi için üç temel sac ayağı ön plana çıkmaktadır: yeni güvenlik doktrini, entegrasyon politikaları ve bölgesel kalkınma vizyonu.

Terörle mücadelede verilen bedel sadece insan kayıplarıyla sınırlı kalmamış, devasa bir ekonomik maliyete yol açmıştır. Türkiye’de yıllarca süren terör tehdidi, uluslararası yatırımcıların güven algısını zedelemiş, bölgesel gelişmişlik farklarını derinleştirmiştir.

1984’ten günümüze kadar devletin güvenlik harcamaları, operasyonlar, altyapı onarımları ve sosyo-ekonomik destekler dahil olmak üzere doğrudan maliyetler yaklaşık 400 milyar dolara ulaşmıştır. Ancak dolaylı maliyetlerle birlikte bu rakamın 1 trilyon dolara kadar çıktığı tahmin edilmektedir. Bu kaynak, eğitim, AR-GE, yeşil ve dijital dönüşüm, bölgesel kalkınma ve inovasyona........

© 12punto