Ayrımcılıktan arınmış bir dil mümkün mü?
Dil, yalnızca bir iletişim aracı değil; aynı zamanda kültürün, değerlerin ve toplumsal normların hem taşıyıcısı hem de yansımasıdır — bir anlamda toplumun aynasıdır. Sosyologlar, dilin yalnızca bir araç değil, aynı zamanda bir “toplumsal kurum” olduğunu savunuyor. Bu bakış açısı ise dilin dönüşümü, toplumsal değişimlerin hem nedeni hem de sonucu olarak karşımıza çıkıyor.
Dijitalleşme, küresel eşitlik hareketleri ve kimlik politikalarının yükselişiyle birlikte, dil de bu dönüşümden payını almaya başladı. Antonio Gramsci’nin “hegemonya” kavramı üzerinden bakarsak; egemen sınıflar ya da gruplar, dili kullanarak kendi dünya görüşlerini “doğal” hale getirmektedir. Örneğin;
Howard Becker’in öne sürdüğü “Etiketleme Teorisi” ise bireylerin nasıl tanımlandıklarının, kim oldukları kadar önemli olduğunu söyler. “Deli”, “özürlü”, “eşcinsel sapkın”, “yasadışı göçmen” gibi etiketleyici dil formları, bireyleri belli kalıplara hapseder ve toplumsal dışlanmaya neden olur.
Günümüzde toplumsal dışlanma;........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d