menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Diploma iptali, demokratik gelecek ve akademik özgürlüğün küresel çöküşü

9 0
24.04.2025

Diploma iptali baskı altına alınmaya çalışılan akademik özgürlükler sorununun yalnızca bir parçası. İmamoğlu’nun 31 yıllık diplomasının iptal edilmesi ardından İstanbul Üniversitesi önündeki protesto gösterisi görülüyor. (Foto: SolHaber)

Türkiye’de üniversite özerkliği ve kurumsallaşma yolunda ilerleme yerine zamanla bir gerileme yaşandı. Son yirmi yılda, akademik unvanlardan bilimsel çıktılara kadar yükseköğretimin farklı alanlarında bir “değer kaybı” süreci gözlemlendi. Türk yükseköğretim sistemi, yalnızca kalite açısından değil, akademik özgürlük ve bilim insanlarının bağımsızlığı yönünden de köklü bir dönüşüm geçirdi. Diploma iptali konusu büyük resimdeki sorunun yalnızca bir parçası.
Bugün akademik unvanlar ve diplomalar artık yalnızca kişisel başarıların göstergesi değil; aynı zamanda siyasi ve ekonomik düzenin yeniden üretiminde kullanılan araçlara dönüşmüş durumda. Üniversite mezunlarının sayısının artırılması, yükseköğretimi daha erişilebilir hale getirme yönünde olumlu bir adım gibi görünebilir. Ancak asıl soru şu: Bu diplomalar ve akademik unvanlar ne kadar anlamlı ve güvenceli? Eğer akademik unvanlar ideolojik veya siyasi kriterlere göre verilebiliyor ya da geri alınabiliyorsa, üniversiteler bilgi üretimine adanmış özerk kurumlar olarak gerçekten işlev görebilir mi? Mikro ölçekte yaşanan sessizlikler, makro ölçekte akademik özgürlüğü ve demokrasiyi tehdit eden küresel bir baskı dalgasına mı dönüşüyor?

Bu noktada yakın zamanda Ekrem İmamoğlu örneğinde gözlemlediğimiz diploma iptali konusuna geleceğim. Diploma iptali yalnızca bir akademik mesele olmaktan çıkmış gibi görünüyor ve artık demokrasinin temel bir sorunu haline geliyor. Eğer bir devlet, akademik kurumlar üzerinden ideolojik ya da siyasi gerekçelerle diplomaları iptal edebiliyorsa, bu sadece bireylerin eğitim geçmişini etkilemekle kalmaz; aynı zamanda kamusal alanın bütünlüğünü ve hukuk devletinin temel ilkelerini zedeler.
Bir sabah uyandığınızı ve yıllarınızı vererek, belki de öğrenci kredileriyle finanse ederek kazandığınız ve kariyerinizi üzerine inşa ettiğiniz diplomanızın geçersiz ilan edildiğini öğrendiğinizi hayal edin. Gerekçe? Belirsiz. Bir mahkeme kararı mı? Belki. Bir siyasi kampanya mı? Büyük olasılıkla. Sahip olduğunuz akademik kimlik ve sosyal statü bir anda silinir.

Bu, varsayımsal bir senaryo değil; yukarıda belirttiğim gibi Türkiye’de çoktan gerçekleşen bir vaka. Yakın zamanda bir belediye başkanı, bir üniversitede dekanlık yapmış bir profesör ve bazı iş insanlarının da aralarında bulunduğu 28 kişinin diplomaları iptal edildi. Üstelik bu karar, Türkiye’nin en köklü akademik kurumlarından biri olan İstanbul Üniversitesi tarafından alındı. Cumhuriyetin ilk yüzyılında Türkiye’nin yükseköğretim sisteminin modernleşmesine öncülük etmiş bir üniversite, bugün nesnel akademik standartlardan uzaklaşmanın en çarpıcı örneklerinden biri haline geldi.
Bu durum sadece bireysel kariyerlere yapılan bir saldırı mı, yoksa daha geniş bir siyasi projenin parçası mı? Otoriter rejimlerde diploma iptali, siyasi tasfiyelerin bir aracı haline gelebilir. Bu süreç hem üniversite özerkliğini zayıflatır hem de akademik kadroları ideolojik ve siyasi uyuma zorlar. Diploma iptali sadece bireysel bir kayıp değil; akademik özgürlüğe kolektif bir müdahaledir.

Yükseköğretim tarihi boyunca yalnızca bilgi aktarım sistemi olmamış; aynı zamanda devletlerin bireyleri şekillendirmek için kullandığı bir araç da olmuştur. “Bad Education” (*) kitabında Matt Goodwin, üniversitelerin bir zamanlar bilgi, bilgelik, kanıt, akıl ve her şeyden önemlisi gerçeği korumak ve geliştirmek amacıyla var olduğuna dair güçlü bir inancın nasıl aşındığını anlatır.
Bugün, bu temel misyonun yerini siyasi ve ideolojik hedeflerin şekillendirdiği daha dar bir anlayışın aldığına tanıklık ediyoruz.
Yükseköğretim hiçbir zaman........

© yetkinreport.com