Kim ne kadar farkında bilmiyorum…

Bilim ve teknoloji akıl almaz bir hızla ilerledikçe; insanoğlu aynı ölçüde onu diğer canlılardan farklılaştıran bireysel vasıflarını teker teker kaybediyor…

Korkarım, bu gidişle insandan geriye yalnızca “kuru bir zeka” kalacak!...

Hatta, o “kuru zeka” da, onun kendi yarattığı “yapay zekanın” kölesi olacak…

Sosyal medya dünyasında, şöyle rastgele bir şekilde beş dakika dolaştığınızda, benim ne demek istediğimi rahatlıkla anlayacaksınız…

İnsanın kendini, ne uğruna neye dönüştürdüğünü rahatlıkla görebileceksiniz…

“Tanınacağım, şöhret olacağım veya para kazanıp statümü yükselteceğim” diye yediden yetmişe her kategoride sergilenen binlerce çeşit rezalet… Hem de analı-kızlı, babalı-oğullu!...

Aslında orası sadece bir ekran… Hali pür melalimizi gösteren bir cam!...

İnsanı dönüştüren şey, öyle bilindiği gibi sosyal medya falan değil… İnsanı dönüştüren şey, esasında onun hayata verdiği anlam…

Sosyal medya, o dönüşüm ateşine hava üfleyen bir fan sadece…

O halde soralım; hayata verdiğimiz anlamı kim belirliyor peki?

İnandığımız “din”, kabullendiğimiz “ahlak”, yetiştiğimiz “aile” ve aldığımız “eğitim” değil mi cevap?

Madem bizi, “kamil bir insan” yapması gereken kurumlar buysa ve iddianıza göre de bu kurumlarda kayda değer bir çürüme veya bozulma yoksa, bu kadar defolu ürün nerden çıkıyor söylesenize?

18 ve 19. yüzyıl........

© Yeşilgiresun