İlk Güzde Bir Gezi
“Çok yaşayan mı bilir, çok gezen mi? atasözümüzü bilirsiniz. Aslında bir münazara konusudur. Her iki tarafı savunanlar olsa da genel kabulümüz çok gezenin daha fazla bildiğine ilişkindir. Hiç kuşkusuz, gezmenin insanı eğiten, geliştiren bir yönü vardır. Gözlem yapma olanağı verir. Gözlem, tam anlamıyla biriktirmedir. Biriktirme, birçok bağlantının kurulmasına olanak sağlar. Beynimizin bu bağlantıları nasıl kurduğunu anlayamayız ama önceden gördüklerimiz ile yeni gözlemlerimizin sonucu, yeni bir aşamaya geçer. Buna sentez diyebiliriz.
İlk güzün ilk günlerinde bir doğa yürüyüşü gerçekleştirdiğimizi yazmıştım. Bu yürüyüşte yıkılmış bir değirmeni gördüğümüzü söyleyerek birçok öneri sıralamıştık. Eylül ayının tatlı bir sıcak son günlerinde “Güzel atların ülkesine” gitme kararı verdik. Ankara'dan hareket ederek Gölbaşı, Bâla ve Kaman üzerinden önce Kırşehir, sonrasında Hacıbektaş, Avanos, Göreme, Ortahisar, Uçhisar, Çavuşin, Ürgüp, Nevşehir ve Güşehir'i gezdik. Kırıkkale üzerinden geri döndük.
***
Bir ayı aşkın süreyle gece gündüz demeden fındık hasadı ile uğraştıktan sonra her iki gezi, bedenime ve ruhuma iyi geldi. 1982 yılından itibaren “güzel atlar ülkesine” çok kez gitmişliğim vardır. Doğmadan bu diyarlarda gezen kızımın seramikçi olmasında bu gezinin etkisi var mıdır, bilmiyorum? Ama her bir seferinde farklı dünyalara geldiğimi söylemeliyim. Volkanik Erciyas ve Hasan Dağının patlamasının oluşturduğu tüf katmanının hem yaşama alanı oluşturduğunu, hem de güvenlikli yapılar kurulmasını sağladığını, hem de verimli topraklar........





















Toi Staff
Gideon Levy
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein