Umut satmak ve hayal kurdurmak
Düşünsenize… Bir sabah uyanıyorsunuz, kahvenizi alıp koltuğa gömülüyorsunuz ve televizyonu açıyorsunuz. Karşınızda bir reklam: Parlak kırmızı bir Ferrari, kıvrımlı bir yolda rüzgar gibi gidiyor.
Arabanın içinde, güneş gözlüklü bir adam… Rahat, özgüvenli, sanki hayat ona tüm kapılarını açmış gibi. Bir anda içinizde kıpırdanmalar başlıyor: “Ben de öyle hissedebilirim... Belki bir gün...” Burada başlıyor reklamın asıl sihri.
Reklam, bize gerçeği söylemek zorunda değil. Hatta çoğu zaman söylemiyor da zaten. Reklamın amacı ürünün içeriğini ya da teknik detaylarını anlatmak değil; bize bir hayal satmak.
Belki bir ihtiyaç yaratmak. Daha da önemlisi, bizim içten içe arzuladığımız o şeyin tam karşılığıymış gibi davranmak. Ferrari tam olarak bunu yapıyor mesela.
Düşünün;........
© Yeniçağ
