Dijital İşyeri gerçekten olabilir mi?
Son yıllarda iş dünyasının en çok konuşulan konularından biri “dijital işyeri” kavramı oldu. Pandemiyle birlikte başlayan zorunlu dönüşüm, aslında zaten kapıda bekleyen bir devrimi hızlandırdı. Fiziksel ofislere bağımlı olmadan çalışan, üreten, yöneten yapılar artık birer istisna değil, yeni normalin ta kendisi. Peki ama bu işin sınırı nerede başlıyor, nerede bitiyor? Dijital bir işyeri gerçekten mümkün mü, yoksa bu sadece geçici bir trend mi?
Dijital işyeri, en temel anlamıyla tüm iş süreçlerinin çevrim içi araçlarla yürütüldüğü, fiziksel mekân zorunluluğunun ortadan kalktığı bir çalışma modelidir. Bu modelde toplantılar görüntülü görüşme sağlayan uygulamalarda yapılır, belgeler dosya paylaşım sistemlerinde paylaşılır, projeler uygun yazılım programlarında planlanır, ekip içi iletişim e-posta üzerinden akar. Artık dünyanın farklı yerlerinden insanların aynı ofiste gibi çalıştığı yüzlerce başarılı örnek var. Ve bu sadece bir “tasarruf” yöntemi değil; aynı zamanda esneklik, hız ve küresel erişim anlamına geliyor.
Dijital işyeri kavramının cazibesi burada bitmiyor. Çünkü bu model, klasik iş anlayışına da meydan okuyor. 20. yüzyılın sanayi merkezli iş kültürü, çalışanı ofise zincirleyen bir düzene dayanıyordu. 21. yüzyılda ise üretim aracı artık beden değil, zihin ve ekran. Bir yazılımcı, bir danışman, bir tasarımcı ya da bir içerik üreticisi için fiziksel bir masaya, kartlı geçiş sistemlerine, sabah ya da akşam trafiğine ihtiyaç yok. Onların ofisi ekranı, masası tarayıcısı, toplantı salonu ise dijital takvimidir.
Ancak dijital işyeri sadece araçlardan ibaret değildir. Aynı........
© Yeniçağ
