İsrail’in Suriye’deki ittifakları
İsrail, çevresinde oluşabilecek her türlü tehdidi, daha tehdit oluşmadan engellemek için, ön alıcı tedbirler almayı ve bu kapsamda saldırılarda bulunmayı genel güvenlik kavramı olarak kabul etmiş olup, bunu gerçekleştirmek için bölgedeki kaosu ve ABD bölge politikasının kendisine verdiği avantajı kullanmayı bir politika olarak benimsemiştir. Bu konuda ABD’nin kayıtsız şartsız desteğinden aldığı cesaretle, sorumsuzca, insafsızca ve şımarık bir çocuk edasıyla pervasızca hareket etmektedir.
Bunun örneklerini Filistinlilere yaptığı zulümlerde, onları bölgeden atıp topraklarına yerleşme girişimlerinde, bunun için Hamas ve Hizbullah’la yaptığı mücadelelerde, Gazze’de halen devam eden soykırıma varan katliamlarda, İran’la giriştiği ve sonunda ABD’den destek almak zorunda kaldığı saldırılarda ve daha önce de var olan, ancak şimdi amacı tamamen değişmiş olan Suriye’deki saldırılarında görmek mümkündür.
ABD’nin Suriye politikası, bu ülkede kendisine tehdit olabilecek güçlü ve istikrarlı bir devlet yapısı oluşmasını önlemek, bu amaçla Suriye’de etkin bir kontrol sağlayarak bölgede söz sahibi olmaktır. Bunu da bir kısım bölgenin doğrudan kendisi tarafından kontrolüyle, kalan önemli bir kısmını da sağlayacağı ittifaklarla gerçekleştirmektir.
PKK/YPG/SDG’yle ittifak
YPG’nin PKK’dan devşirme olduğu ve tepkilerin azalması için adının SDG olarak değiştirildiği bilinen bir gerçek olmasına rağmen, başta ABD olmak üzere bunları destekleyen batı tarafından SDG’nin sadece IŞİD’le mücadele eden bir yapı olduğu bile bile ısrarla vurgulanmıştır. Nihayet bu gerçek, resmi ağız olan ABD Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack tarafından itiraf edilmiştir.
Ancak “Terörsüz Türkiye” sürecinde PKK’nın silah bırakma çağrısının, Türkiye tarafından SDG’yi de kapsadığı, hatta “Ya silahlarını gömecekler ya da kendileri gömülecekler” denmesine rağmen durumun böyle olmadığı, SDG’nin açıklamalarından ve ABD’nin çağrısıyla Geçici Suriye Hükümetiyle anlaşma yapaya zorlanmasından anlaşılmıştır.
Yapılan anlaşmada SDG’nin Suriye Milli Ordusuna entegrasyonu kararlaştırılmış,fakat bu entegrasyonun, Türkiye’nin istediği gibi olmadığı, ABD’nin bu konuda ikili oynadığı ve SDG’nin bütünlüğü bozulmadan, hatta özerk bir yapıda kalarak gerçekleşmekte olduğu görülmüştür. Hatta BE Barrack, YPG lideri Mazlum’a IŞİD’le mücadelesi için teşekkür etmiş, minnet duygularını iletmiş ve yanlarında olduklarını söylemiştir. Bir taraftan Suriye’nin bölünmemesi gerektiğini, SDG’ye devlet borçları olmadığını, böyle bir vaatte bulunmadıklarını ve Suriye Milli Ordusu’na entegre olmaları gerektiğini söylerken diğer taraftan da varlıklarını korumaları........
© Yeniçağ
