Sorgulanan an tarihte gizlidir
Türkiye’de sokak hayvanları sorunu, sadece bir sokak düzeni değil; bir devlet aklı, bir kültür meselesi ve uzun vadeli politik yönlendirmelerin ürünüdür. Bugün yaşadığımız hayvan katliamları, basit belediye uygulamaları değil; bir zihniyetin, bir organizasyonun ve bir siyasi hafızanın sonucudur.
Sorunun kökleri, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte modern kentleşmenin hız kazanmasıyla birlikte görünür hâle geldi. 1960’lardan itibaren kırsal göçle birlikte kontrolsüz sokak hayvanı popülasyonu artarken, belediyeler elindeki yetkiyle “topla-yok et” yöntemini benimsedi. Halk sağlığı gerekçesiyle çıkarılan eski yasalar, hayvanları sadece tehdit olarak görüyordu. Onlar için “vicdan” değil, “itlaf” vardı.
2004 yılında yürürlüğe giren 5199 sayılı yasa ile “hayvan hakları” ilk kez mevzuatla tanıştı. Ancak yasa, hayvana şiddeti hâlâ idari para cezası ile karşılıyordu. Belediyelere tanınan geniş yetkiler kötüye kullanıldı, barınaklar sürgün ve ölüm kamplarına dönüştü. Toplumla yasa arasında bir çelişki doğdu. Halk bir yandan hayvanları seviyordu, ama diğer yandan “şikâyet mekanizması” üzerinden belediyeye katliam çağrısı yapıyordu. Çiçeği bununda hükümet hayvan ve doğa üstündeki kararlarını, ve yıllara yayılan stratejisinin ilk........
© Yeni Yaşam
