Darbe sürüyor – 2
“Darbe girişimi” değil “Darbe” kelimesini öylesine değil bilinçli bir tercih olarak yazıyorum. Darbe kelimesi genelde bir olup-bitti olarak anlaşıldığı için şimdi içinde olduğumuz olağanüstü ortam bir darbe” olmaktan çok “darbe girişimi” olarak görülebilir. O durumda yanlış bir saptama yapılmış, iktidarın günümüz koşulları tarafından “belirlenerek” dayattığı somut-tarihsel darbe görülmemiş olur.
Saray’ın darbenin bir sürece yayılarak gerçekleştirilmesi yönündeki özel bir kararıyla mı böyle oldu, yoksa 19 Mart’a öğrencilerin inisiyatifiyle başlatılan müdahalenin Ö.Özel tarafından sahiplenilerek darbenin kendi yolunda kolayca ilerleyerek olup bitivermesinin önüne halkın barikatını koyulmasıyla sürece yayılmak zorunda mı kaldığını, bilmiyoruz; ancak sürece yayılan bir özel darbe içinde olduğumuzu görmeliyiz. Alışılagelen herhangi bir değil günün koşullarının ürettiği özel bir darbenin/bir süreç olarak gerçekleşen özel bir darbenin içindeyiz.
Darbe olgusunu kabullenip kavrama, akan sürecin içindeki günlük gel-gitler de kaybolmamayı, yaşananların rastgele değil, bir darbe yapısının içinde değerlendirilirse gerçek anlamını bulabileceğini, gelecekle ilgili beklentilerin herhangi bir yumuşatıcı umutla gölgelenmeden bir darbe sertliği içinde öngörülmesini ve nihayet, politik faaliyetin darbe gerçeğiyle iç içe geçerek yürütüleceğinin baştan kabulünü gerektirir.
Şaşırma, tepkisellik, panik gibi darbecilere güç kazandıracak tutumları dışlayan; darbe yapan bir gücün sonuç alabilmek için elinden gelen her şeyi yapacağını, “suç” olgusunun hesap dışı bırakılarak “serbest” davranıldığını, daha genelinde Hitler döneminin hukuk teorisyeni Carl Schmitt’in hukukun üstünlüğü anlayışına karşı siyasal olanın belirleyici olduğu bir durumu teorize ettiği “olağanüstü hal” durumu çerçevesinde darbeci güçler lehine normatif hukukun askıya alındığını, geri adım atıp “normale” dönerse bile isteye işlediği açık ve ağır suçlardan dolayı yargılanacağını iyi bilen bir iradeyle yüzleşildiğini netçe gören bir tutum gerekiyor.
Bu tutum, soğukkanlı ama cüretli olmalı, her an her yönden bir dizi hamleyle zorlanacağını önceden kabul etmeli, (gene Schmitt’ten gidersek) egemen olanın dost-düşman ayrımı yapabilen ve düşmanına iradesini dayatabilen olduğunu düşünen bir iktidarla/“egemenlikle” yüzleştiğini bilmeli, bir “savaş durumu” içinde olduğunu kabullenip ona göre davranan güçlü bir iradeye ve savaşçı kurnazlığına sahip olmalıdır.
Darbe sürece yayıldıkça sanki yokmuş gibi oluyor ama sözgelimi İzmir operasyonu ya da Leman provakasyonu gibi birden çakan bir şimşek ortamı aydınlatıp gerçeği ortaya çıkarıveriyor.
İnişli-çıkışlı, sürdükçe yan kollara açılıp saçılarak ve farklı yönlere dağılıp yayılarak kendisini zenginleştiren, ama toplumsal meşruiyetinin sürekli azaldığını ya da en azından böylesi ağırlıkta bir darbeyi yürütebilmek için yeterli olmadığının bilincinde olan iktidarın/“egemenin” devlet şiddetini sürekli devrede tuttuğu, sürecin her yeni aşamasına geçişte devlet şiddetini de arttırdığı bir darbenin içindeyiz.
Özel’in dönüşümü
O malum “Çin işkencesi”, hep aynı yere sürekli damlayan suyun kişiyi giderek dayanılmaz acıya........
© Yeni Yaşam
