Sürekli darbe rejiminde yeni bir gün
İstanbul 45. Sulh Hukuk Mahkemesi hakiminin CHP İstanbul İl Örgütü yönetimini iş başına getiren delegasyonu ve il yönetimi görevden alması, Cumhur İttifakı’nın diktatörlük yürüyüşünde trajik bir yeni adım oldu.
CHP İstanbul İl Kongresi sonuçlarına yargı müdahalesi, ilk bakışta parti içi bir çekişmenin sonucuymuş gibi görünse de, gerçek durum karşısında bu görünüşle yetinenler, kendilerini siyasal gafletin kollarına bırakmak dışında bir şey yapmış olmazlar. Mesele edindiği boyutlarla partinin kendi iç hukukunun ötesine taşarak yargının rejimin yönelim ve tercihlerinin icabını yerine getirmesi halini alınca, “birbirlerini yiyorlar işte” denilip geçilebilecek bir “iç kavga” olmaktan çıkıyor.
Süreci didikleyen habercilerin elde ettikleri bulguların ortaya koyduğu olay örüntüsü -dava başvurusu yapan üye ve avukatlarının kimlik ve bağlantıları, aradıkları yargıcı dördüncü denemede 45. Asliye Hukuk Hakimliğinde buluncaya kadar İstanbul Adliyesi’nde kapı kapı dolaşmaları, partilerine atanmasını istedikleri kayyım listesini mahkemeye kendi elleriyle teslim etmeleri, baş kayyım tayin edilecek kişinin aylardır yatırmadığı üyelik aidatını mahkeme kararından bir gün önce yatırmayı ansızın akıl etmiş olması, mahkeme kararının hemen ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik başta olmak üzere 10 parti yöneticisi için 3 yıla kadar hapis cezası istediği “kongre” iddianamesinin İstanbul 72. Asliye Ceza Mahkemesi’nce kabulü ve iki dosyanın birleştirilme talebinin İstanbul 41. Asliye Hukuk hakimince hemen değerlendirmeye alınmış olması- “yargının siyasallaşması/araçlaşması” denilen şeyin müstesna bir örneğiyle karşı karşıya bulunduğumuza kuşku bırakmıyor.
Yeni rejim inşasında bir adım
Bu karar, öte yandan, siyasallaşmanın bir yerel adliye vakasının çok ötesinde yeni rejimin inşası süreci kapsamında Saray’ın yargı üzerindeki kontrolünü dolayımlayan eski rejim bakiyesi yüksek denetim organlarından Yüksek Seçim Kurulu’nun da (YSK) yargısal üstünlüğünün tasfiyesinin bir kaydı. Rejim bu tasfiye işine, “kişisel başvuru” hakkının kullanımının yerel yargıdaki rejim egemenliğinin Anayasa Mahkemesi kararlarıyla dengelenmesinden kurtulmak için bu kararlara Anayasa emrine karşın mahkemeler ve Yargıtay’da direnilmesini teşvikle başlamıştı.
İstanbul CHP Kongresi operasyonu esasen Anayasa’nın 79. Maddesi’ne göre, “kararları kesin” ve “aleyhine başka bir mercie başvurulamaz” olan Yüksek Seçim Kurulu’nun Kongre sonuçlarını tescilinin 2 Eylül’de tek hakimli bir mahkemece bir duruşmada ortadan kaldırılmış olması açısından önemli. Rejim böylece ellerini bağlayan bir bukağıdan daha kurtulmuş oldu. Bu sonuçla “kuvvetler ayrılığı”nın bilfiil askıda olduğu yeni rejimde yargı yalnızca yurttaşlar ve devlet arasındaki ilişkiler bakımından değil, yurttaşların kendi aralarındaki gönüllü ilişkilerinin ürünü olması gerekirken zaten bir dizi mevzuata boğulmuş olan siyasi partilerin iç hayatı bakımından da bir........© Yeni Yaşam
