Demokratik Modernite sadece geleceğe ilişkin bir ütopya değildir
Demokratik Modernite, sadece geleceğe ilişkin bir ütopya değildir. Kökleri daha çok binlerce yıllık kültürel geleneğe bağlıdır. Bu kültürün güncel gerçeği, var olan toplumudur. Bu toplum, ne kadar çözümsüz ve çaresiz bırakılmış olursa olsun yine de bir gerçekliktir
Ali Adalı
Toplumsal olgular, esnektir. En bunalımlı olanlarında bile çoklu çözüm olasılıkları hep vardır. Sorun, çözümlerin dayandırılacağı tasarımların Toplumsal Hâkikatle bağlantılı olmasından kaynaklanmaktadır. Toplumsal olgular, herhangi bir fiziksel veya kimyasal olgu gibi ölçülüp kanunlara bağlanamaz. Hâkikat sahibi bireyin kendisini belirleyen toplumdur. Hiçbir birey ya da hâkikat sahibi, bağlı olduğu toplumsallık göz ardı edilerek kavranamaz. Bu yüzden Sosyoloji, en geç gelişen bilim olduğu gibi sıkça yetkinleşme ihtiyacı duyan bilimlerin de başında gelmektedir. Toplumları anlamadan, yaşadıkları sorunlara ilişkin hâkikat payı yüksek çözümler tasarlanamaz. Toplumsal bunalımları anlayabilmek için de toplumların hâkikat algısına daha çok ihtiyaç vardır. Bunalım anları, toplumların çözüldüğü dolayısıyla hâkikatlerinin değişime uğradığı anlardır. Bunalım, eski topluma dayalı bilgilerle (ki, bunlar çoğunlukla mitolojik, dinsel ve bilgelik türü bilgilerdir) çözümlenemez. Çözümlenemedikçe, çözümde doğruluk payı olan alternatifler de geliştirilemez. Sonuçta çözümü belirleyecek olan, kapsadığı hâkikat payıdır. Diğer bir deyişle toplumsal eylemde başarıyı belirleyen, taşıdığı hâkikat gücüdür. Hâkikatin kendisi ise, toplumsal olgunun içerdiği anlam ve yaşam güçlerinin ifade edilme paylarıdır. Hâkikat payı yüksek ifadeler, toplumsal olgunun ihtiva ettiği anlam ve yaşam gücünün temsiline bağlıdır.
Kapitalist Modernitenin Ortadoğu’yu fethetmesi, son tahlilde kendi toplumsallığının, Ortadoğu’daki toplumsallıklar karşısında ihtiva ettiği hâkikat temsilinin üstünlüğünden ileri gelmektedir. Kapitalist Modernite karşısında artık geleneksel toplum durumuna düşen Ortadoğu kültürünün hâkikat temsilcileri, modernitenin hâkikatleri karşısında başarıları mümkün olmayan bir konuma sürüklenmişlerdi. Kısacası Batılı hâkikat karşısında Doğulu hâkikat, zayıftı ve yenilmeye mahkûmdu. Yenilgi, tüm topluma mal edilemezdi. Yenik düşenler, hâkikatin resmi temsilcileri yani iktidar ve devlet sahipleriydi. Çünkü hâkim hâkikat, onların temsil ettiği hâkikatti. Yenilgi, kendi devlet sistemini var eden tüm alt ve üstyapı kurumlarında yaşandı. Yenilenler ölümüne direnmedikçe, yeni hâkikat temsilinde artık hegemonik güce bağlı olarak yaşamak durumundadır. Kendi toplumlarının zihniyetini ve yaşam iradesini, artık bu güçler belirleyemez. Hegemonik gücün işbirlikçileri ve ajan kurumları olarak, bunlar, yaşamlarını garantiye alma karşılığında hizmetlerini sunmakla mükellefler. Fakat geriye başsız kalan gövde misali bir toplumsal beden yerinde kıvranmaktadır. Bahsettiğimiz gibi bu kıvranmayla ya çürüyüp çözülerek modernitenin yeni toplumsallığında, iktidarında eriyip yok olacak ya da esnek karakterinden ötürü teslim olmayan bedenine ilişkin özgür bir zihniyet ile özgür yaşam kararlılığını........
© Yeni Yaşam
