GÖNÜLLERİ FETHEDEN: ABDURREŞİD İBRAHİM
“Evvela gizlice bir matbaa te’sis ettim,
Beş – on öksüz bularak basmacılık öğrettim”
20. yüzyılda Rusya Türkleri arasında siyasî olarak millî mücadele hareketinin başlatanların en başında kuşkusuz Abdurreşid İbrahim gelmektedir. Ceditçi aydınlardan Abdurreşid İbrahim, Sibirya’nın batı bölgesindeki İrtiş Nehri kenarında kurulmuş olan Tara’da yaşayan aslen Buharalı Özbek Türkü bir ailedendir. Buharalı babadan ve Başkurtlu anneden Tara’da dünyaya gelmiştir. Ataları Türkistan’da geniş izler bırakarak bulundukları şehre gelmişlerdir. Onlar Sibirya halkına İslam’ı tebliğ için Buhara’dan çağrılmış ilim irfan sahibi bir ailedir. Abdurreşid İbrahim Buhara’dan gelen atalarının mirasını ve misyonunu devralmış, Türk İslam âleminin kalkınması için fedakârca, insanüstü gayretlerle çalışmıştır.
İlk eğitimini babasından almıştır. Baba, oğluna sağlam bir bilinç ve bilgi aşılamıştır ancak Abrurreşid maalesef küçük yaşta annesini ve babasını kaybetmiştir. Kardeşiyle birlikte öksüz ve yetim kalmıştır. Kendini yetiştirmiş ve kendini gerçekleştirmiş abide şahsiyettir. Bir insan; anasız, babasız büyür ama milletsiz, vatansız büyüyemez şiarının örneğidir. Sefaletin, yokluğun içinde karşılaştığı olumsuzluklara rağmen kendini Türk milletine adamış; ömrünü yollarda, Türk İslam âlemine vakfederek geçirmiştir.
7 yaşındayken Tara’ya 80 km uzaklıktaki Avvuş köyünde yatılı olarak okula (medrese) başlamıştır. Sekiz ay kadar bu köyde okuduktan sonra Tara ‘ya dönmüştür. Ertesi yıl, annesinin gayretleri ile diğer yerlere göre eğitim düzeyi dahi iyi olan Orenburg ili Çelyabinsk (Çelebi) nahiyesinde bir Başkurt köyü olan Elmen’e gönderilmiştir. Burası ailesine oldukça uzaktır. Küçük yaşta güçlükleri göğüslemeye, gurbet hayatına alışmaya, daha önemlisi öğrenmenin tadını almaya başlamıştır. Bu köyde insanların medrese talebeleri için yaptıkları fedakârlıklar, Abdurreşid üzerinde etkili olmuştur. Elmenliler; Rus tahakkümü altında her türlü olumsuzluklara rağmen ayakta kalabilmenin temel prensibine sahip, fakir ama fedakâr insanlardan meydana gelmektedir. Maddi durumları olmamalarına rağmen 500 kadar talebe okutmaktadırlar. Fedakârlıkları âdeta destansıdır. Evlerini talebelere vermekte, kendileri kümes tabir olunacak barakalarda bütün bir aile üst üste yaşamaktadırlar. Okuttukları, dışarıdan gelen öğrencilere, hiçbir karşılık beklemeden yiyecek ekmeğini vermekte, üstelik çamaşırlarını yıkamaktadırlar. Köyden birisi öldüğü zaman akrabaları, onun okuttuğu talebe sayısıyla övünmektedirler. İncelemelere göre köyde eğitime verilen önem çok fazladır.
Abdurreşid, Elmen’de dört yıl öğrenim görmüştür. Ailesinden hiçbir miras kalmamıştır. Kendilerine yardım edecek akrabaları da yoktur. 12 yaşındaki küçük kardeşini de yanına almıştır. 14 yaşındaki Abdürreşid, çalışıp harçlığını kazanarak kardeşini okuttuğu gibi kendi tahsiline de devam etmeye çalışmıştır. Fakat mevcut medrese eğitimi kendisini tatmin etmemiş, Teman Medresesinde kısa bir süre eğitim gördükten sonra namını duyduğu, Kazan’daki Kışkar Medresesine gitmiştir. Serbest zamanlarında hizmetçilik yapıp mahalle güreşlerinde yarışarak harçlığını çıkarmaya çalışmıştır. Osmanlı- Rus Harbi’nin yaşandığı günlerde pasaport süresi dolduğu için istemeyerek de olsa Kazan’dan ayrılmıştır. Kazan yakınlarındaki köylerde dolaşırken yakalanarak hapse atılmıştır.
Bir sene süren hapishane hayatı onun ufkunu genişletmiştir. Çünkü hapishane; Rusya’nın değişik yerlerinden, pek çoğu siyasî ve dinî olaylara karışmaktan suçlu bulunmuş Türklerle doludur. Abdurreşid, diğer mahkûmlardan Rus esaretindeki Türklerin durumu hakkında epeyce bilgi edinmiştir. İleride yayımlayacağı “Hapishane Esrarı” adlı kitabı mahkûmiyet günlerinin eseri olmuştur. Hapishaneden çıktıktan sonra bir süre özel öğretmenlik, imamlık yapan Abdurreşid; eğitimini Medine’de sürdürmek istemiştir. 1879’da İstanbul’a gelerek Hacca gitmiştir. Hacdan geri dönmeyerek Medine’ye yerleşmiş, tahsilinin ikinci devresine devam etmiştir. Beş yılda fıkıh, tefsir, hadis, kıraat gibi din derslerinin yanında Arapça ve Farsça da öğrenmiş ve icazetnamesini almıştır. Medine onun için hem ilmî okul hem siyasî okul olmuştur. Medine’de bulunduğu süre boyunca önemli şahsiyetlerle tanışıp görüşmüştür. 1884 sonlarına doğru İskenderiye üzerinden İstanbul’a, oradan da Tara’ya dönmüştür ve bir medresede ders vermeye başlamıştır. 1885 yılında evlenmiş, evliliğinden dört tane çocuğu olmuştur.
Altı ay Tara’da kaldıktan sonra Medine’ye talebe götürmek üzere İstanbul üzerinden ikinci defa Hacca gitmiştir. Öğrencilerini Medine’ye yerleştirdikten sonra memleketine dönmüştür ve medreselerin ıslah çalışmalarını başlatmıştır. “Usul-i cedit” okulunu açmış, bu süreçte halkın desteğini aldığı için zorlanmamıştır. Yeni öğretim yöntemiyle Kırım’da ders kitapları hazırlayan İsmail Gaspıralı’dan ders kitaplarını temin etmiştir, İslâm âlemindeki düşünür ve bilginlerle (Şehabettin Mercani gibi) mektuplaşarak kendini yenilemeye devam etmiştir.
Abdurreşid, Ufa’daki fakir ve yetimler için dernekler kurmuş, bizzat kendisi de derneklerde gönüllü olarak çalışmıştır. Petersburg’a giderek Çarlık yönetiminin içişleri ve eğitim bakanları ile görüşmüş, millettaşlarının sorunlarına çözümler aramıştır. Bu dönemde kaleme aldığı Livaü’l-hamd adlı risalesini İstanbul’da bastırarak Rusya’da dağıtması, Türkler üzerinde etkili olmuştur. Sibirya’dan Anadolu’ya göç etmek üzere insanları hareketlendiren bu eserinden sonra zamanla 70 bin Türk, Türkiye’ye gelmiştir. Ardından, Rus Çarlığı’nın Türklere yaptığı baskı ve haksızlıkları ortaya koyan “Çoban Yıldızı” adlı eserini yayımlayıp gizlice Rusya’ya göndermiştir. Çoban Yıldızı’nın, Rusya’daki “ilk Türk siyasî belgesi” olarak değerlendirilmesi eserin önemini arttırmıştır. İki ciltlik Alem-i İslam adlı bir şaheseri de yazmıştır. Hatta eser........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d