AK KALPAK
Her milletin kendine özgü millî giysileri, sembolleri vardır. Bunlar aynı zamanda bir milletin tarihini, kültürünü ve köklerini anlatan sessiz tanıklardır. İşte Kırgız Türkleri için bu derin anlamı taşıyan değerlerden biri de ak kalpaktır. Bir milletin şanlı geçmişinin, gurur dolu duruşunun ve özgürlüğe olan aşkının simgesidir kalpak. Yüzyıllar boyunca Kırgız Türkü erkeklerinin başını süslemiş, onları yakıcı güneşten, sert rüzgârlardan korumuş, en önemlisi de onların kimliğini korumalarına yardımcı olmuştur.
Her yıl 5 Mart, Kırgızistan’da Millî Ak Kalpak Günü olarak kutlanır.
Millî Ak Kalpak Gününün Tarihi
2011 yılında film yapımcısı Rısbek Cabirov ak kalpağı millî bir sembol olarak belirlemeyi, bu sembole ait bir günün olmasını önerdi. O günden sonra her 5 Mart’ta meydanlar, okullar, sokaklar ve resmî kurumlar beyaz bir denize dönüştü. Küçükten büyüğe herkes, gururla kalpak giydi. 2016 yılında ise Kırgız Parlamentosu, ak kalpağı millî bir miras olarak kabul etti ve onu koruma, ona saygı duyma çağrısında bulundu. Çünkü kalpak, yalnızca geçmişin bir hatırası değil, aynı zamanda geleceğe taşınması gereken değerli bir ışık ve semboldü.
Tarihin tozlu sayfalarını çevirdiğimizde, Kırgız Türklerinin izlerine iki bin yıl öncesinde bile rastlarız. Ak kalpak da tıpkı Kırgız Türkleri gibi, çağları aşarak bugünlere ulaşmıştır. İlk önce bir çizgili olan ak kalpak, zamanla ikiye, üçe ve nihayetinde dörde ulaşan çizgileriyle şekillenmiştir. Bu çizgilere Kırgızistan Türkçesinde “talaa” yani bozkır, arazi, vatan denir.
Kırgızistan’da Kalpak, göğü kucaklayan dağlar kadar yüce, uçsuz bucaksız bozkırlar kadar özgür bir ruhun temsilcisi olarak bilinir. Her motif, her desen, her kıvrım bir anlam taşır. Bazen dağları, bazen suyu, bazen de geçmişten geleceğe uzanan köklü bir hikâyeyi anlatır. Onu giymek yalnızca bir gelenek değildir. Onuru taşımak, köklerine sahip çıkmak, atalarının mirasına saygı göstermektir.
Bir Kalpağın İçinde Saklı Millet
Bir çocuğun başına kalpak takmak, ona sadece bir başlık giydirmek değil, ona kim olduğunu anlatmaktır. O küçük kalpak, ona “Sen, atalarının umut dolu öyküsünün, mücadele ve inancın bir parçasısın” dercesine fısıldar. Bir çocuğun kalpakla ilk tanışması, onun varoluşunun temel taşlarını, kimliğinin en ince zerrelerine işlenmiş kadim bir mirası keşfetmesidir. Kalpak; çocuğun küçük yüreğinde, düşlerinde ve hayallerinde, atalarının sesini, yüzyılların hikmetini ve geçmişin izlerini taşıtır. Bir ömür boyu sürecek bir serüvenin ilk adımıdır. Zaman, çocukları gençlere, gençleri de bilge yaşlılara dönüştürdükçe kalpağın anlamı da derinleşir. Yaşlı bilge, başında taşıdığı kalpak ile yalnızca........
© Yeni Ufuk Dergisi
