menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Münih’te sessiz akan zamanın içinden: Yusuf Kaplan ve Medeniyet Mefkûresi

40 0
11.04.2025

Hafta boyunca Münih’ten Zürih'e kadar uzun soluklu, Muharrem Kartancı Hocam, Selim Arslan ve Ayşe Akdağ kardeşimle, onun aracıyla ve fedakârlığıyla çok lezzetli bir yolculuk gerçekleştirdik.

Bu yolculuğa katılmayan MTO Azerbaycan temsilcimiz Vuqar Azizov kardeşim, bazı maddî bilgilerle gitmediği bir ziyareti muhteşem bir dille ve duyarlıkla kaleme aldı. Bugün sadece Münih bölümünü yayınlıyorum paylaşıyorum sizlerle…


***


Münih... Yalnızca bir şehir değil; zamanın ince bir çizgi gibi aktığı, tarihin sanatla harmanlandığı ve kalbinize dokunan sessiz bir düşünce. İlk bakışta düzenli sokaklar, ağırbaşlı binalar, ihtişamlı meydanlar karşılar sizi. Fakat biraz durup baktığınızda, görünmeyen bir ruhun şehirde dolaştığını hissedersiniz-estetiğin, hafızanın ve derinliğin ruhu.


Gotik kulelerin gölgesine düşen serçelerin uçuşunda, insan kendini zamandan çekip alınmış bir fısıltının içinde bulur. Bazı kubbeler, göğe yükselirken sadece Hristiyan bir mabedi temsil etmez; aynı zamanda insanın arayışını, sonsuzlukla kurduğu sessiz diyaloğu da içinde taşır. Münih, ne yalnızca kiliselerin, müzelerin ve sarayların şehri, ne de sadece Batı'nın gürültülü modernliğini yansıtan bir yer.


Bir tramvayla biraz dışarı çıkarsanız, Minber'in diliyle konuşan başka bir yapının önünde bulursunuz kendinizi: Münih Merkez Camii. Beton duvarlar arasında kaybolmuş gibi görünse de, içeri girdiğinizde sessiz bir huzur karşılar sizi. Cemaate karışmış Türk, Arap, Boşnak simaları… Her biri ayrı bir hikâye. Ama hepsinin alnında aynı secde izi, aynı hicret duygusu.


O an fark edersiniz ki, bu şehirde İslam, gürültüyle değil; vakar ile, kökleri derinlerde kalmış bir çınar gibi yaşıyor. Ne bağırıyor, ne susuyor. Sadece duruyor-ve varlığıyla konuşuyor. Modern sanatın soyut bağırışı bir yanda, cami avlusunda sessizce Kur’an okuyan bir gencin bakışında gizli anlamlar diğer yanda. Münih, bu iki dünyanın da şehri. Ne tamamen batılı, ne tamamen doğulu. Belki de bir geçit, belki de bir eşik.


İslam’ın Görünmez Dili

Münih’te İslam, yüksek sesle var olmuyor. Minareler göğe haykırmıyor, ezanlar meydanları doldurmuyor. Ama tam da bu sessizlikte bir dil doğuyor: Sabırdan, tevazudan ve sadelikten oluşan bir dil.


Caminin içine giriyorsunuz. Ayakkabınızı çıkarırken yavaşlıyorsunuz, adımınızın sesi bile fazla geliyor. İçerideki sessizlik, aslında bir konuşma: Allah’la, kendinle ve tarihle yapılan sessiz bir konuşma. Bir kenarda yaşlı bir adam zikir çekiyor; bir genç köşeye çekilmiş, dua ediyor. Aralarında bir fark yok. Çünkü burada herkes eşit; burası modernliğin hiyerarşisini bozan bir mekân. Betonun ortasında, maneviyatın açtığı bir pencere.


Burada İslam, gösterişin değil,........

© Yeni Şafak