Yeni ve sivil bir anayasa tartışmasının ufkunda
Şu anda Türkiye’nin devlet ile vatandaşlar veya vatandaşların kendi aralarındaki ilişkilerini, kurumlarını ve yetkilerini düzenleyen toplumsal sözleşmesi olarak mevcut anayasasını bu topluma kabul ettiren 12 Eylül askeri darbesinin üzerinden tam 45 yıl geçmiş. Darbe 45 yıl önce yönetimi silah gücüyle devraldığında ilk iş olarak var olan anayasayı lağvetmiş. Meşruiyetini ve görev tanımını aslında o anayasadan alıyordu ama o anayasadan doğmayan bir hak ve yetkiyi silah gücüyle kendi kendine üretip o anayasayı ve anayasanın tanımladığı bütün görevleri sıfırlıyordu.
Bunu yapmak suretiyle aslında anayasalar tarihinin trajik bir gerçeğini bir kez daha ülke insanlarına hatırlatmış oluyordu. Bir toplum sözleşmesi olarak da tanımlanan anayasalar toplumun en son katıldığı, hatta sadece onay imzalarının genellikle zorla alındığı metinlerdir. 12 Eylül anayasası da son derece baskıcı bir diktatörlük süreciyle darbeciler tarafından yaz(dır)ıldıktan sonra halkoyuna sunulduğunda halka onaylamaktan başka bir seçenek bırakılmıyordu zaten.
Ancak yine de her şey tanımına uygun olmalıydı ve halkın en yüksek seviyede onayı alınmalıydı. Neticede zorla da kabul ettirildiğinde bir anayasa devleti inşa eden ve meşrulaştıran bir metin, ona itiraz edenler bile mevcut haliyle ona referans vermeden hareket edemiyorlar. 12 Eylül Anayasası’na en şiddetli muhalefet eden Süleyman Demirel yine de elinden bu anayasa metnini düşürmüyor, sürekli ona referans veriyordu.
Anayasa veya genel olarak yasa karşısında bulunduğumuz paradokstur bu. Ne kadar kötü olsa, ne kadar itiraz da etsek mevcut durumda fiilen geçerliliği vardır. Bu geçerlilik onu kimin hangi yöntemlerle dayatmış olduğundan bağımsız olarak işlemektedir. İşin trajik yanı da adına “toplum sözleşmesi” deniyor olsa da hiçbir ülkenin anayasası toplumun katılımıyla hazırlanıp yürürlüğe girmemiştir. Daha önce Prens Sait Halim Paşa’nın da işaret ettiği bu süreçte “toplum” aslında bürokratik veya oligarşik (askeriye, maliye, ilmiye) elitlerin kod adıdır.
12 Eylül Anayasası’nın yapılma şekli ve içeriği dolayısıyla çok kötü bir anayasadır, ama şu anda bizim anayasamızdır. Çok değiştiği halde üstelik. Değişmeyen çok az maddesi kaldı, ama yine de nasıl bir anayasa ise, o 12 Eylül ruhu üzerinden çekip gitmiyor. Yapıldığı andan itibaren eleştiriye konu olan birçok maddesi değişti. 30. yıl dönümünde 26 maddelik kapsamlı bir değişime konu oldu. 2017’de daha da kapsamlı,........





















Toi Staff
Gideon Levy
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein