İmamoğlu’nun ardından gerçekten kim ağlıyor?
Ekrem İmamoğlu’nun yolsuzluk ve rüşvet irtikabı suçlamasıyla tutuklanması ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından alınmasıyla devam eden sürecin büyük bir gürültü koparmaması düşünülemezdi. Ancak gürültünün en azından daha büyük kısmının yargıya konu olan yolsuzlukların, rüşvetin, çeteleşmenin, organize işlerin ulaştığı boyut hakkında olması çok daha fazla beklenirdi.
İmamoğlu CHP teşkilatları içinde yetişmiş ve CHP’nin içinde doğal yollarla yükselmiş biri değil.
Tam da diplomasını temin ettiği yollarla, tarzlarla önce AK Parti’de siyasete giriş için bir yol denemiş, AK Parti tarafından kabul görmemiş ve gitmiş CHP içinde kelimenin tam anlamıyla “
parayı bastırıp
” kendine hemen bir yer bulmuş,
yerini bulduktan sonra da bu yeri agresif bir emperyal yolla genişletmeye başlamış
. Neticede geldiği bütün aşamalarda
para konuşmuş
ve bir siyasi partinin bütün iddialarını yıkarak, dökerek, tahrif ederek, dönüştürerek kendine mal etmede hızla yol katetmiş.
Tabii bu noktaya kadar CHP’nin bir siyasi parti olarak, hem de sözümona
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi olarak İmamoğlu şahsında ne hale gelmiş olduğuna dair ibretlik bir hikâye de okutuyor bu durum.
Gelinen durumda İmamoğlu Beylikdüzü Belediye Başkanlığından hemen sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığında elde ettiği makamları “
paraya hükmetme
” ve onun üzerinden partiye ve bütün ülkeye hükmetmenin bir
yolu olarak tasarladığı enteresan bir tarz-ı siyaset koyuyor.
Ortada bir siyasi ideoloji yok, bir ilke yok, bir vizyon, bir icraat, bir hizmet, proje, tutarlı söylem yok.
Bir paylaşım var sadece. Siyaseti bir hizmetten ziyade bir paylaşımdan ibaret bir “nimet” olarak gören bir yaklaşım.
Paylaşıma dayalı bir siyasetin insanları zaten memnun etmesi mümkün değil.
Böyle bir düzenin patlamaması da mümkün değil. Hukuk karşısında patlaması biraz........
© Yeni Şafak
