Çocuk idrakinde ilk Ramazanlar
Ramazan’ın yaklaştığına dair haberler çok önceden
mélédé
organizasyonuyla yayılırdı şehre, ama başlangıcı yakılan
mélédé
nin sönmeye yüz tuttuğu saatlerde kılınan teravihle yapılmış olurdu. Teravih çocuk yaşta bizim için bir oyun ve eğlence demekti. Bütün camilerde öyle mi olurdu, takip edecek durumda değildim tabi, ama evimizin çok yakınında bulunan
Şeyh Maruf Camii
tam bir oyun bahçesiydi bizim için.
Caminin altmış yaşlarındaki imamı
Melle Sabri
o zaman için tam bir ak sakallı dedeydi, ama sonradan hatırladıkça anlayacağım şey çocuğun ruhundan ne kadar da iyi anladığıydı. Tam bir gül yetiştiren adam sabrı, inceliği ve bilgeliği vardı hocanın davranışlarında.
Görevini yapan bir hoca değildi, inandığı ve sevdiği işi yapan bir salih insandı, belli
. Seviyordu namazını, abdestini, Kur’an okumasını ve sevdiriyordu, hiç yormadan, sıkmadan ve telaşa dalmadan.
Çocukları camiye çekmek, onlara camiyi sevdirmek için ne kadar da şey yapmış o şefkatli, sevimli ve bilge dede görünümlü melle. Namaz vakitleri çocuklara oyun öğretir gibi namaz öğretiyor, yanlış yapanlara gülümseyerek hatalarını düzeltiyordu. Camiye doluşan çocuklar namaz vakitlerinde onun tatlı sert disipliniyle olabildiğince huşu ile namaza katılırdı ama namaz dışında da caminin keşfedilecek bütün köşelerine girer çıkar oyunlarını oynardı. Benim sesimi bir yetenek olarak keşfetmiş bana ezan okuma görevi bile vermişti. Küçük cami tabi, hoparlörü yok. O ince çocuk sesimle avazım çıktığı kadar bağırarak ezan okurdum. Bunun o yaşta nasıl bir övünç vesilesi olduğunu bilemezsiniz. Mahallede gezerken bazı tanıdıkların benim sesimden ezanı dinlediklerini söylediklerinde duyduğum hazzın emsali yoktur. Babamın ilk defa başkalarının yanında benimle gurur duyduğunu hissettiğim olaydır sanırım.
O yıllarda Ramazan yaz aylarına denk geldiği için kavurucu Siirt sıcaklarında akşam ve teravih namazları caminin terasında kılınıyordu.
Melle........
© Yeni Şafak
