menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bayramı hak etmek veya idrak etmek

24 2
31.03.2025

Vücud iklimine büyük bir aşkla, şölenle katıldığımız, gelişine hoş geldin dediğimiz gidişine hüzünlendiğimiz Ramazan’ın bitiminin bir bayram olması kuşkusuz bu iklimi hakkıyla idrak edemeyenlerin kolay anlayacağı bir şey değil. Bayramın Ramazan’ı içerdiği zorluklarla savmış olmanın bir sevinç ifadesi olduğunu zannedenler oluyor bu yüzden. Belki hepsi kötü niyetli olmayan bir mizahı da oluyor bu durumun. Bayramı sadece bir festival, bir sevinç ve eğlence olarak algılamanın bir sonucu bu tabii. Oysa bayram da tıpkı Ramazan gibi bir ibadet. Ramazan’ı tamamlayan, onun manasını daha derinden hissetmemizi gerektiren bir şiar.

Ramazan’ı Siirt’te mélédé ateşi yakarak karşılayan coşku onun bitişini değil, ama bir başka ibadet olarak bayramı da karşılar.

Bayramın menasikiyle bütünleşen küskünlerle barışmak, yakınları ziyaret etmek, sıla-i rahimde bulunmak, yaşlıları ve çocukları sevindirmek de Ramazan’ı tamamlayan bayram ibadetinin bir parçasıdır.

Bir de “Müslümanlar bu kadar acı çekerken, her yerde hüzün varken bayram mı olur?” sorusu var ki

hem çekilen acıların, sıkıntıların hem de bayramın kendisinin anlamını düşünmek açısından iyi bir vesiledir. Değerli dostumuz

Vahdettin İnce

bayram tebriği için mesaj olarak dostlarına bu soruyu sorup cevabını da çok güzel vermiş aslında: “Zulmün, katliamın, sürgünün, yıkımın, gözyaşının olduğu yerde bayram mı olur? Olur. Çünkü Müslüman her durumda kazanan taraftır”

Bugün Gazze’de 500 gündür yaşanan ve bütün Müslümanları sergilemek durumunda kaldıkları acizliklerinden dolayı utandıran soykırım dolayısıyla,

Yemen

’de,

Myanmar

’da dünyanın birçok yerinde Müslümanların maruz kaldıkları zulümler dolayısıyla bayram anlamını mı yitirir?

İnce

’nin de dediği gibi, tabii ki hayır.

Birincisi........

© Yeni Şafak