Terörsüz Türkiye mümkün mü?
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren bir tür ıslah etme projeksiyonu üzerinden ilerleyen ve İsmet Paşa’nın da raporunda da somut biçimde gözlemlenen “sorun algısı” süreç içerisinde önemli ölçüde değişiklikler gösterdi. Celal Bayar’ın görece özgürlükçü bir tonda kaleme aldığı rapor ve 1970’lerde TİP aracılığıyla Kürtler üzerine yapılan politik vurgular, anlamlı bir stratejiye dönüşememiştir. 1980’deki darbeyle farklı bir evreye giren ve PKK’nın varlığı ile çok daha karmaşık parametrelere bağlı hale gelen sorunlar, Özal iktidarı ve 80’lerin sonundaki
SHP raporu ile tekrar gündem olabilmiştir.
Özal’ın soruna yaklaşım biçimi, devletin katı reflekslerini yansıtmak yerine demokratik ilkeleri esas almış ve sorunun çözümünde sivil toplumun rolünü önemsemiştir. Özal döneminde sivil toplumun konusu haline gelen bu sorunun çözümünde önemli adımlar atılsa da mutlak bir başarı söz konusu olamamıştır. 2000’lere kadar kısmen güvenlikçi bir bakış ile yaklaşılan sorunun ekonomik ve politik motivasyonları, AK Parti iktidarının ilk dönemlerinde özgürlükçü bir yaklaşımla ele alınmış ve bugünkü süreci kolaylaştıracak adımlar atılmıştır.
2013 yılına kadar farklı alanlarda atılan adımların çözüm sürecinin zeminini teşkil etmede önemli bir rol oynadığı açık. O dönem meclis bünyesinde teşekkül ettirilen komisyonun çalışmaları ve ilgili aktörlerin yanı sıra sürece katkısı olabilecek STK, akademi ve politika yapıcılardan yararlanılması önemli çıktılar üretmiştir. Saha araştırmaları ve mülakatlar aracılığıyla sorunun tanımı ve çözümüne dair perspektifler gündem edilmiş ve geniş kitlelerin desteğiyle de çözüme ulaşılmaya çalışılmıştır.
Amprik veriler ile desteklenen bu sürecin önemli........
© Yeni Şafak
