Fas’ta ne oldu?
Bu yazıyı geçtiğimiz hafta yazsaydım, başlık şu şekilde olacaktı: Fas’ta neler oluyor? Birkaç gün devam eden sokak protestoları, mikrofonlara konuşan aktivistler, sağlık ve eğitim alanında reform talepleri, bazı şehirlerde kısmen ateşe verilen kamu binaları, tutuklamalar… Yazı sırası Fas’a gelinceye kadar olaylar -polis zoruyla da olsa- duruldu bile. Bölgeyi dikkatle izleyenler, Fas gibi bir ülkede böylesi hadiselerin fazla büyümeden sönümleneceğini zaten tahmin ediyordu.
Mağrib coğrafyasının en batı ucunda, Atlas Okyanusu’yla Akdeniz arasında uzanan, hem Afrika içleriyle hem de Avrupa’yla güçlü bağlantıları bulunan Fas, İslâm dünyasının en sıra dışı ülkelerinden biri. Turistik açıdan dikkat çekici ve otantik, sosyal açıdan hareketli ve renkli, siyasî açıdan da kendine has dengelerle ayakta duran bir ülkeden söz ediyoruz.
Soyları Hz. Hasan’a, dolayısıyla da Hz. Peygamber’e dayanan Fas kralları, halk kitleleri üzerinde ciddi bir etkiye ve ağırlığa sahip. 1600’lü yılların ilk yarısında kurulan mevcut hanedan, yüz yıllar içindeki dönüşümlere ve modern zamanın rüzgarlarıyla taşınan yeni düşüncelere rağmen, hâlâ halk tarafından büyük saygı görüyor. Elbette, söz konusu saygının tabana yayılmasının arka planında, dinî grupların devletle geliştirdiği menfaat odaklı ilişkilerden camilerin mutlak biçimde kontrol altında tutulmasına, ülke çapına yayılan muhbir ağından polise tanınan geniş yetkilere........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Ellen Ginsberg Simon
Constantin Von Hoffmeister
Mark Travers Ph.d