PKK’nın vaftizi nelere gebe?
TUSAŞ saldırısı iki şekilde yorumlanabilir. İlk olarak, PKK’nın silâh bırakmayacağı; ikinci olarak da PKK’nın silâh bırakmasını istemeyenlerin ağırlıklarını koymuş oldukları itibârıyla. Aslında her ikisi de aynı kapıya çıkmakla berâber, bunlardan birisi ihmâl edilecek olursa değerlendirme derinliğini kaybeder.
Arap Baharı sonrasında Irak ve bilhassa Sûriye’de yaşanan gelişmeler
PKK’nın gücünü
Türkiye dışında yoğunlaştırmasına sebep oldu. Aslında buralar daha evvel de PKK’nın merkezleriydi. Apo, çevresindeki sayısız militanıyla senelerce Sûriye’de yaşadı. Kandil ise PKK’nın ana karargâhlarından birisiydi. Bununla berâber, teşkilâtın Türkiye’de de çok sayıda kampı mevcuttu. Saldırılar ise doğrudan Türkiye’ye odaklanmıştı. Yâni, ister Sûriye’den, ister Kandil’den, ister memleket dâhilindeki kamplardan gelsin hedef doğrudan Türkiyenin askerî ve sivil hedefleriydi.
2012 sonrasında dağıtılan Irak ve Sûriye’de yoğunlaşan ve yeniden organize olan PKK hareketi, IŞİD denilen suni bir oluşumla mücâdele etti. IŞİD’e karşı savaşmış ve onu dize getirmiş olmak PKK’nın uluslararası tanınırlığını ve prestijini alabildiğine yükseltti. Dünyâ kamuoyuna, saçı sakalı birbirine karışmış, kafa kesen, kadınları câriye pazarlarında satan o korkunç IŞİD militanlarına karşı; “dağlarına bahar gelmiş” doğanın içinde, tertemiz pınarlarda yıkanmış saçlarını iki tarafa savuran, bembeyaz dişleriyle gülümseyen PKK’lı kadın militanlarla yapılan sayısız belgesel izlettirildi. Bu belgesellerde sigaralarını doğaya zarar vermemek için yerlere atmayacak derecede hassas düşünceli erkek militanlar da hafif tertip geriden gelerek boy gösteriyordu.
Sekülerlik, tabiata ve........
© Yeni Şafak
visit website