Biz üç kişiydik: Bedirhan, Nazlıcan ve Enflasyon
Bedirhan sabit gelirli bir memurdan başkası değildi. Kazandığı her kuruşun hesabını yapıyor, arada Borsa İstanbul’da macera arıyor, yatırım tüyoları duydu mu dayanamıyor, ama maaşının büyük bir kısmını sabit giderleri için harcıyor, kalan parayla belki bir kitap, belki küçük bir kahve keyfi yapıyordu. Dedelerden kalma miras vs varsa da onlara tabiri caizse takla attırmanın yollarını arıyordu.
Nazlıcan
, üniversitede iktisat son sınıf öğrencisiydi. Her ay ailesinden gelen harçlıkla idare etmeye çalışıyor, KYK bursu yatmadan bitiyor, en büyük lüksünü okul kantininde içtiği chai tea latte simgeliyordu. İktisatçı olduğu için geleceğe umutla bakıyor, ileride büyük bir metropolde hibrit çalışma sisteminde sevdiği alanda dolgun bir maaşla çalışmanın hayalini kuruyordu.
Ve bir de Enflasyon!
Her zaman aramızdaydı. Bazen sınav dönemlerinde gördüğünüz not isteyen sınıf arkadaşınız, bazen akşam ezanı okununca topunu alıp giden zoraki çocuk bazen de doğum günlerine davetsiz gelen “en sevdiğiniz” arkadaşınız. Hiç istemediğiniz ama hep sizinle olan, aynaya her baktığınızda gördüğünüz sizinle yaşayan kötü bir “ben”. Zamanla Bedirhan’ın maaşına, Nazlıcan’ın chai tea latte’sindeki badem sütünün üstüne bırakılan kalp emojisine göz diken yaramaz bir çocuk.
ENFLASYON DÜŞERKEN
Türkiye’de 20 ay sonra ilk kez enflasyon @’ın altına düştü. Psikolojik eşiğin altına gerilemiş görünse de sokakta psikolojinin ateşi henüz sıcaklığını koruyor. İlk bakışta olumlu bir tablo gibi görünse de markete giren, faturalarını ödeyen ve geçim mücadelesi veren dar gelirli vatandaş için ve yüksek faiz maliyetine katlanmak zorunda kalan firmalar için gerçek bir başarı hikayesi sorunsalı sorgulanmayı sürdürüyor. Hayat pahalılığının hız kesmeden devam ettiği günümüz renkli dünyasında politika faiz oranının E’ler seviyesinde, gıda, kira ve hizmet sektöründeki fiyat artışlarının sürdüğü bir patikada enflasyon düşüyor iklimi oluşturma çabası finansal........
© Yeni Şafak
