Barış değil teslimiyet
Terörsüz Türkiye ülküsü, Türk milletinin terörle mücadelesinde yalnızca bir tarih değil; bir çağın kapandığı, devletin kararlılığının karşılık bulduğu bir dönüm noktasını temsil ediyor. Kırk yıl boyunca kanla, pusuyla ve acıyla var olmaya çalışan terör örgütü, artık bu yapının sürdürülemez olduğunu ilan etmek zorunda kalmıştır. Kendi ifadeleriyle inşa etmeye çalıştıkları fesih romantizmi çaresizlik içinde açık bir teslimiyettir. Terörsüz Türkiye süreci yalnızca bir terör örgütünün sonunu değil aynı zamanda sabırla, iradeyle, stratejiyle, karalılıkla inşa edilen uzun soluklu mücadelenin neticeye ulaştığı kritik bir dönemeçtir.
DEVLET AKLI VE MİLLİYETÇİ İRADE
Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde “Kazanan hep birlikte Türkiye oldu” kararlılığı, sürecin yalnızca sembolik yönüne değil; aynı zamanda stratejik özüne de ışık tutuyor. “Ortak yol”, “müzakere” ya da “eşit muhataplık” gibi yaklaşımlar bu süreçte reddedilmiş; ön koşulsuz teslimiyet, devletin iradesinden ödün vermediği net bir çizgi olarak belirginleşmiştir. Kazanan barış değil, milletin istiklal iradesidir anlayışı sürecin meşruiyetini pekiştirmiş, geçmişteki romantik söylemlerin önüne set çekmiştir.
Bahçeli’nin bu süreçteki rolü, salt bir siyasi ittifak değil; milliyetçi hafızanın devlete olan sadakatinin ve milletin vicdanının somut temsilidir. Milliyetçi iradenin varlığı sürecin “çözüm süreci” gibi romantize edilmesini engellemiş, milletin hafızasında olası yeni bir kırılgan hafızanın önüne geçmiştir.
Bugün bu milliyetçi duruş, yalnızca meydanlarda değil; sürecin her aşamasında belirleyici bir zemin oluşturmuştur. Bu kararlılık, Cumhur İttifakı’nın güvenlik vizyonunu pekiştirirken, aynı zamanda toplumsal meşruiyeti ve içselleştirmeyi de mümkün kılmıştır. Bahçeli’nin söylemi, terörle mücadelenin yalnızca silahla değil; siyasi kararlılık ve toplumsal ruh birliğiyle sürdürüldüğünün en açık........
© Yeni Şafak
