Hüsnihat mürekkebin sevincidir
Mürekkebin genelde yazının özelde
hüsnihat
tın estetiğine yani ‘plastik güzellik yaratma aracı’ oluşuna dair sözler sarfetmek hiç de kolay değildir.
Zira daha baştan mürekkebin bizzat kendisi, hat uygulamasında zeminle (kağıtla) bütünleşip, kelimenin manasının, kalemin maharetinin ve hattatın şahsi hünerinin (sanatının) gerisine çekilerek görünmeyi reddediyor ve dolayısıyla tanı(mlanmak)dan
kaçıyor
gibidir.
Bilgiyi görebildiği ile sınırlayan zâhir ehli için bunda bir problem yoktur. O, bir hüsnihat istifinde rengin doygunluğuna, harflerin yerleştirilmesine ve oranlarına dikkat ederek, salt görünenin görünüşünden bir zevk devşirebilir ya da bir trene bakar gibi bakıp bakıp geçmekle yetinebilir.
Hüsnihattın psikolojisi
ni merak edenler içinse mesele bu kadar basit değildir. Çünkü
Heinrich Wölfflin
’in mimarlık psikolojisine yüklediği “…İnşa etme sanatının kendi araçlarıyla uyandırabildiği ruhsal etkileri betimlemek ve açıklamak” şeklindeki
görevi
hüsnihatta uyguladığımızda, sadece görünen araçların değil, o araçları belirleyen derin manaların da ehli tarafından hesaba katılmayı talep ettiğini ve bu derinlik gereğince mürekkebin ancak
sûfî
lere mahsus bir idrakte ve dilde önemli bir karşılığa sahip olabildiğini görürüz. Nitekim bu bağlamdaki birçok tespitten biri şöyledir:
Mürekkebin özü is’tir (dûde) ve “kandil dumanı” anlamıyla “is” kandilin ışık verebilmesi kendi kendisini yakarak
feda eden
den (zeyt-in-yağından) bir eser anlamında “iz”dir.
Bu oluşu ve iz’i
Hacı Bayram........
© Yeni Şafak
