Her makam kendinde bir mekandır
Gazâlî’nin, İhyâ’sının ikinci kitabı Akaid’i Kudüs’te yazdıktan sonra el-Halîl’e geçtiğini söylemiştik.
Horasan Emiri Sencer
’e yazığı mektupta zikrettiği üzere El-Halîl’de Hz. İbrahim (a.s.) ile diğer peygamberlerin kabirlerini ziyaretinde “Hiçbir sultanın malından almamak, onlarla bu konuda bir hesap ve münazaraya da dahil olmamak için” söz vermiş, “on iki yıl boyunca da bu sözüne vefa göstermiştir.”
Bu bilgi Gazâlî’nin uzletle eriştiği nefis tezkiyesiyle diğer bir söyleyişle ruhunu, aklını, duyularını ve duygularını dünya kirlerinden temizlemeyle elde ettiği
mekanet
in
mekan
la olan ilişkisini göstermektedir.
Zira
makam
, mekanetin anlamlarından biridir (Lügat-i Remzî). Tasavvufta
hâl
,
kalb
e yani
değişme
ye, makam ise
sürekli
liğe tabidir (Abdurrezzak Tek, Tasavvufî Mertebeler); hâl Hakk’a yönelme
arayış
ı, makam ise bu arayışın
ödül
üdür; hâl sendendir, makam ise O’ndandır ve sana rağmen o hep ora-da-dır;
sen
O’nun rızası için
sende ödünç
olursan (İbn Arabî), kendinde
mekan
olan makam -önceki sonrakini işaret ederek- sana açılır.
Nefsini tezkiye etmek için uzlete çekilmek, bu niyetin hak ettiği ya da belirlenen istikametin gerektirdiği mekânlarda bulunmaya ve ziyaretleri yapmaya tabidir ki, bu o tezkiyenin Gazâlî pratiğindeki gibi
hac
ile taçlanması (ödül) demektir. Kat edilen mekânların........
© Yeni Şafak
