Halk Hikayeleri’ni adam etmek…
Önceki yazımda, bizdeki Batılılaşmanın gerek Osmanlı’da gerekse yeni Türkiye’de bizzat devlet eliyle hakim kılınmaya çalışıldığını, “içimizdeki Danimarkalılar”ın da bu çalışmaya en büyük desteği verdiklerini söylemiştik.
Bunun tipik bir örneğini de yine N. Ahmet Özalp’in kayıtlarından iletelim.
Ama önce şu ilginç durumu tekrar vurgulayalım:
Halk Hikâyeleri’ne devletçe müdahale edilme düşüncesinin ilk kez Kazım Karabekir tarafından dillendirildiğini iletmiştik. Bu tespitte şu iki husus önce çıkmaktadır:
1-Sz konusu dillendirmenin yılı 1922’dir. Bu yılda Fransız işgalciler Mersin’den kovulmuş; İstanbul’un iki önemli caddesine Pierre Loti ile Klodfarer’in isimleri verilmiş; Büyük Taarruz başlatılmış; Başkomutanlık ve Dumlupınar meydan savaşları kazanılmış; işgalci Yunanistan Eğe bölgesinden ve bazı adalardan da kovulmuş; Fransız ve İtalyanlar Çanakkale’den geri çekilmiş; Mudanya Mütarekesi imzalanmış; Lozan sürecine girilmiş; Sultan Vahdettin İstanbul’u terk etmek zorunda bırakılmıştır… vd. Yani, Kazım Karabekir, memleket ve istiklal meselesinin zirveye tırmandığı bir zamanda yapmıştır o dillendirmeyi.
Bunun açıklaması şu olsa gerektir: “Devlette devamlılık esas, her şartta istiklal kaçınılmazdır! Dolayısıyla devlet, iki eli kanda da olsa devletliğini yapar.”
2-Kazım Karabekir, Halk Hikayeleri’ne ayni vezin ile yapılacak faydalı eklemelerin vatan muhabbeti, hissiyat-ı diniye, cengâverlik, binicilik, nişan ve güreş gibi sair idmana dair hususat, hıfzıssıhha ve iktisat… konularında olmasını teklif ediyor. Burada “hissiyat-ı........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein