Mevlid gecesini ihya etmek bidat mi?
1994 senesiydi. Merhum pederimin teşvikiyle bir taraftan Haseki Eğitim Merkezi’nin en kıdemli hocasından klasik İslâmî ilimlere dair özel dersler alıyor, bir taraftan da üniversite sınavlarına hazırlanıyordum. Bugünlerde 95 yaşlarında olan, kendisine talebelik yapmakla müftehir olduğum Türkiye çapında tanınmış bir fakih olan muhterem hocamıza mevlid kandilinin hükmünü sormuştum. “Kardaşım bidattir. İslâm’da yeri yoktur. Kutlamak mekruhtur.” demişti. O günlerde üniversite sınavlarına hazırlık için Zeyrek’te “Çamlıca Dershanesi” adında bir dershaneye gidiyordum. Bir gün bu dershanedeki Tahsin adında bir arkadaş, “Mevlid kandiliniz mübarek olsun arkadaşlar!” dedi. Bendeniz de -aslında pek de meşrebime ve mizacıma uygun olmayacak bir şekilde- muhtemelen taze bir molla olmanın verdiği heyecanla ve meşhur fakih olan hocamın fıkıh bilgisine güvenerek “Mevlid kandili diye bir şey İslâm’da yok. Sonraları uydurulmuş bir bidattir. Bidatlerden uzak duralım.” deyiverdim. Sonrasında da aramızda tatlı bir tartışma yaşanmıştı. İlginç olan şuydu: Tahsin, o günlerde gazetelerde spor yazarlığı ve yorumculuğu yapmaya meraklı, beş vakit namaz kılmayan, benim yaşantıma nispetle daha seküler bir hayat tarzı olan bir arkadaştı. O, mevlid kandilini kutlamak gerektiğini savunuyordu; ben ise bunun doğru olmadığını savunuyordum.
Ertesi sene Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandım. Orada din psikolojisi ve din sosyolojisi diye bir şeyin olduğundan haberdar oldum. Şunu anladım ki insanların kitleler hâlinde dindar olarak kalabilmeleri çok da kolay bir şey değil. Bu devamlılığın sağlanabilmesi için güçlü toplumsal ve kültürel bağlara, dinamik geleneklere ve âdetlere ihtiyaç var. Türklerin Müslüman oluş süreçlerini, Müslüman olduktan sonra gittikleri yeni coğrafyalarda çeşitli medeniyetlerle karşılaşmalarına rağmen Müslüman olarak kalabilme mücadelelerini, özellikle Osmanlı yıkıldıktan ve yerine yeni cumhuriyet kurulduktan sonra yaşananları düşündüğümde şu sonuca varmıştım: Bu milleti, dinine bağlayan, milletin topyekun Müslüman olarak devam etmesini sağlayan en önemli unsurların başında bir zamanlar taze bir molla olarak mekruh gördüğüm “kandil gecelerinin ihyası” geliyor. Zamanla İngiltere, Fransa ve Amerika’da uzun bir süre yaşayınca bu görüşüm iyice perçinleşti. Şöyle ki -bu ülkelerde yaşayanlar bilirler- yıl sonu yaklaştığında, Noel (Christmas) bayramı dolayısıyla toplumun tamamını yeni bir heyecan ve telaş alır. Herkes, bu günleri nasıl geçireceğini planlamaya başlar. Haftalar öncesinden sokaklar ışıl ışıl olur. Aslında Hz. İsa’nın doğum günü olan ve aslında Hristiyanlar için kutsal bir zaman dilimini ifade eden o günler, sadece dindar Hristiyanları değil, toplumun tamamını harekete geçiren, onlara heyecan ve mutluluk aşılayan bir zaman dilimine dönüşür. Agnostiğinden ateistine, deistinden komünistine herkes o günleri büyük bir coşkuyla kutlar. Burada şöyle bir sosyolojik tespit yapmak, sanırım mübalağa olmaz: Batılı ülkeler ve toplumlar,........





















Toi Staff
Tarik Cyril Amar
Gideon Levy
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d