menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hayat mektebinde pişmek

13 0
24.10.2025

-Tiyatro oynayan mutsuz komedyen miyiz; tencerede pişen nohut muyuz? -

İnsan olmak zor şey… Hayat, türlü acılar ile çeşitli sevinçlerin birbirine karıştığı, gözlerden akan hüzün yaşlarının sevinç yaşları ile yarıştığı bir varoluş biçimi. Hayatımızda yaşadığımız, isteyerek ya da istemeyerek tecrübe ettiğimiz hadiselere baktığımızda çoğunlukla istediklerimizin daha az, istemediklerimizin daha çok gerçekleştiğini görürüz. Geçmişe bakıp yaptığımız yanlış tercihlerden ya da hatalarımızdan ötürü üzüntü ve pişmanlık duyarız. Geleceğe baktığımızda da bizi bekleyen pek çok ihtimalden hangisinin gerçekleşeceğini bilemediğimiz için kaygı ve endişe duyarız. “İnsan nedir?” sorusuna “Bir damla kan; yüz bin endişeden ibaret bir varlık (Yek katre-i hûnest, sâd hezârân endîşe)” diye cevap vermiş büyük şair Sa’dî Şirâzî.

Hayatta neredeyse her gün birkaçını yaşadığımız hastalık, yakınlarımızın ölümü, dost zannettiklerimizin ihaneti, dürüst sandıklarımızın sahtekârlığı, maddî imkânsızlıklar, ekonomik sıkıntı ve krizler, mal varlığımızın azalması, ruhsal/psikolojik sıkıntı ve bunalımlar, toplumsal sorunlar, ansızın başımıza gelen olumsuzluklar, hasetlikler, fesatlıklar, dedikodular, aşağılamalar, trafikte yaşadığımız nezaketsizlikler vs. gibi hadiseler, hakikaten bizi zorlar ve bize belirli ölçüde ıstırap verir. Bu zorluklar, kimini yıkar kimini de yapar; nicesini bitirir nicesini de pişirir. Bu büyük fark, yaşadığımız olumsuzluklara nasıl bir anlam yüklediğimizle alakalıdır. Yaşadıklarımıza ve varoluşumuza yükleyeceğimiz anlam, her şeyden evvel bu kâinatı ve beni yaratan bir yüce kudrete inanıp inanmamakla ilişkilidir. Şayet evreni yaratan ve yaşatan bir Allah’a inanıyorsam, tüm yaşadıklarım bu Allah inancım çerçevesinde anlam bulacaktır. Eğer böyle bir inancım yoksa ya kendime göre yapay, cılız ve geçici anlamlar üretip kendimi avutmaya çalışırım ya da “anlamsızlık zindanı”nda manevî ve ruhsal bir acı ve ıstırap sarmalında heba olup giderim.

Yaşadığımız güzellikler ve mutlulukları anlamlandırmak kolay ama kötülükler, zorluklar ve musibetleri anlamlandırmak pek kolay değil. Tarih boyunca, insanoğlu yaşadığı kötülükler ve sıkıntıları iki şekilde değerlendirmiş. Peygamberler ve bilgeler, bunları dünya hayatının sınavları olarak görmüş ve bizi yaratan Yüce Allah’ın bu sıkıntılar aracılığıyla bizi sınadığını söylemişler. Sınavda olduğumuzun farkındalığına varmayı ve sabretmeyi öğütlemişler. Buna mukabil ateist, deist ve agnostikler ise böyle bir aşkın/dikey anlamlandırmadan mahrum oldukları için dünyevî/yatay anlamlandırma gayretleri içine girmişlerdir. İçlerinden epey bir kısmı, kötümserliği (pesimizm) benimsemiş ve dünyanın türlü kötülüklerle dolu berbat bir yer olduğunu, dünyaya geldikleri için kendilerini çok talihsiz hissettiklerini ve dünyaya yeni kurbanların gelmemesi için kimsenin çocuk yapmamasını tavsiye etmişlerdir. Gerçi........

© Yeni Şafak