Zeki ama şuursuz
Pek çoğumuz, birileri bize zeki olduğumuzu söylediğinde bundan mutluluk duyuyoruz. Yine pek çoğumuz çocuklarımızın yüksek zekaya sahip olmasını çok istiyoruz. Zekâ deyince, evet bir kabiliyetten ama daha çok bir potansiyelden bahsediyoruz. O potansiyelin hayatın içinde neyi açığa çıkaracağı son derece önemli… İnsanlık için büyük keşifler yapmış, büyük fikirler ortaya koymuş insanların zeki insanlar olduğu bir gerçek… Ama buna karşılık insanlığa büyük kötülüklerde bulunmuş, kitlelerin hayatına mal olmuş, dünyayı tarumar etmiş kişiliklerin de en az diğerleri kadar zeki olduğu da bir başka gerçek… Demek ki zekâ dediğimiz şey tek başına olumlanabilecek bir şey değil; bizi neye yönelttiğiyle, hangi iyi ya da kötü potansiyellerimizi harekete geçirdiğiyle birlikte değerlendirmemiz gereken karmaşık bir şey… Nükleer enerjiyle koca koca şehirleri aydınlatabilir ya da yine koca koca şehirleri içindeki her şeyle birlikte haritadan silebilirsiniz. Zekânın durumu da tam olarak buna benziyor.
Daniel Keyes’in ‘Algernon’a Çiçekler’ kitabından insaniyetten yoksun kalmış bir zekânın tehlikelerine ilişkin birkaç cümle alalım: “Sevgi alma ve sevgi verme yeteneğinden yoksun olan zekâ, zihinsel ve ahlaki çöküşe, nevroza ve muhtemelen psikoza bile yol açar. Ve ben-merkezci bir amaca odaklanan ve insan ilişkilerini dışlayan bir beynin, sadece şiddete ve acıya neden olacağını da eklemek........
© Yeni Şafak
