menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yatırımcılar, ‘demokrasi’ ve ‘hukuk’ arar

24 16
04.02.2025

En başta ifade edelim; ekonomik bağımsızlığını elde etmiş ülkelerin yabancı yatırımcıları kendi ülkelerine çekmek gibi bir derdi yoktur.

Eğer katma değer üretecekse, istihdam sağlayacaksa, teknoloji transferi yapacaksa, kısaca ülkeden bir şey götürmeyip, ekstra bir şeyler katacaksa o yatırımcıya da "Hayır sen gelme" denmez. Ama bu durumda da şartları yabancı yatırımcı değil, ülkenin milli menfaatleri belirler.

Türkiye Cumhuriyeti devleti, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde tam bağımsızlık esasları üzerinde kuruldu, ekonomik esaret anlamına gelen kapitülasyonlar tamamen devre dışı bırakıldı, ülkemizin tüm kaynaklarını, milli değerlerimizi bir sülük gibi emen yabancı yatırımcılara geriye dön marş marş denildi.

Fakat sonradan gelen siyasiler, Atatürk'ün bu "bağımsızlık" duruşundan saptılar ve yine ülkemizi yabancının parasına, yatırımına, aklına muhtaç hale getirdiler.

Atatürk döneminde 15 yıllık süreçte milli ekonomi anlayışı ve milli yatırımlarla "az zamanda çok işler başaran" Türkiye, Atatürk'ten sonra dünyada en kırılgan beş ülkeden biri haline dönüştü. Geldiğimiz noktada, siyasilerimiz ekonomiye dair tozpembe tablolar çizseler de, faizin ve enflasyonun en yüksek olduğu, gerçek işsizliğin zirvelerde olduğu, hane halkı gelirlerinin ise en düşük olduğu ülkelerden birisiyiz.

Devletiyle, şirketleriyle, milletiyle borçların sürekli arttığı, gençlerin umudunu kaybettiği, geleceğini yurt dışında aradığı, yaşlıların ve kadınların güven duygularını kaybettiği, yalnızlaştığı, tarım köylüsünün toprağını terk ettiği, yerli yatırımcıların üretimlerini yurt dışına taşıdığı bir atmosferi yaşıyoruz.

Bu noktada, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın, partisinin Konya İl Kongresi'nde yaptığı şu tespitler oldukça önemli:

"Bakıyorum ki Türkiye bu ortamın sonunda belki........

© Yeni Mesaj