Cumhuriyetin unutulan cephesi ekonomidir
Cumhuriyetin 102. yılını kutladığımız bu günlerde, en hayati mesele yeniden hatırlanmalıdır: ekonomik bağımsızlık. Siyasi bağımsızlık Lozan'da kazanıldıysa, ekonomik bağımsızlık 1923'te İzmir İktisat Kongresi ile taçlandı. Çünkü Lozan masasında sadece sınırlarımız değil, ekonominin kaderi de tartışılıyordu. O kongrede kabul edilen "Misak-ı İktisadî", yalnız bir kalkınma planı değil, bir ekonomik yemindi:
"Türk milleti ecnebi sermayesine ve himayesine muhtaç değildir."
Yüzyıl sonra hâlâ aynı cümleyi tekrarlıyor olmamız, bu andın ne kadar yarım kaldığını gösteriyor.
Cumhuriyet'in öncesinde Osmanlı Devleti, ekonomik egemenliğini neredeyse bütünüyle yitirmişti.
16. yüzyılda "ticaret kolaylığı" diye başlayan kapitülasyonlar, 19. yüzyılda bir sömürü düzenine dönüştü. Yabancı tüccarlar Osmanlı topraklarında gümrük vergisinden muaf tutulurken, yerli üretici ağır vergiler altında eziliyordu. Bir Türk tüccar kendi limanında yabancıdan pahalıya mal satıyor, yabancı konsolosluklar Osmanlı mahkemelerinden bile muaf tutuluyordu.
Devletin gelirleri ve sanayisi yabancıların ayrıcalıklarıyla delik deşik hâle geldi. Bu sürecin sonunda 1881'de Düyûn-ı Umûmiye İdaresi kuruldu. Avrupalı alacaklı devletlerin temsilcilerinden oluşan bu kurum, Osmanlı'nın gelir kaynaklarını doğrudan kendi hesabına toplamaya başladı. Tuzdan ipeğe, tütünden damgaya kadar birçok vergi kalemi artık yabancı denetim altındaydı. Hazine, devletin değil, yabancı alacaklıların kasasına dönüşmüştü.
Düyûn-ı Umûmiye kısa sürede kendi alt kurumlarını oluşturdu. Bunların en önemlisi, tütün gelirlerini kontrol etmek için kurulan Reji Şirketiydi. Reji, Fransız sermayesiyle tütün üretimini,........





















Toi Staff
Gideon Levy
Sabine Sterk
Tarik Cyril Amar
Ellen Ginsberg Simon
Stefano Lusa
Mort Laitner
Gilles Touboul
Mark Travers Ph.d
Daniel Orenstein
John Nosta