ENKAZA GÖMÜLEN CANLAR
Başımıza deprem gibi, yangın gibi, bina çökmesi gibi türlü felaketler geliyor. Önemli olan ne kadar ders aldığımız, akabinde aldığımız veya alamadığımız önlemler. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalı. Bu vurdumduymazlık nereye kadar? “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir.” mantığı ile nereye kadar?
Deprem kuşağında yer alan ülkemizde 7 ve 7’nin üzerinde depremlerin hüküm sürdüğü bir bölgedeyiz. Hangi birini sayalım. Yıkıcı depremler oldu, oluyor ve muhtemelen olacak. Türkiye, kaynaklarını depremden sonrasında harcayacağına deprem öncesi önlem alsa hem karlı olur hem de canlar kaybedilmez.
Deprem bölgesinde yer alan ülkede tüm binalar deprem riskinin şiddetine göre fen kurallarına göre, statiği kuvvetli, bir taraftan da estetik binalar yapılmalı. Vatandaşın siyasi kaygılardan esinlenerek kuralsız isteklerini bir kenara iterek “benim vatandaşımın sağlığından daha önemli bir şey yoktur.” Anlayışı ile ruhsatlı binalar yapılmalı.
Uydurma zemin etütleri ile değil binanın yerinde yapılan gerçek zemin etütleriyle binalar projelendirilmeli. Sonrası mı, eski ismi ile fenni mesuller yeni versiyonu ile yeminli teknik büroların kontrolünde inşaatlar tamamlanmalı. İnşaat aşamasında demirden, betondan tasarruf yapmakla övünen meslektaşlara prim verilmemeli. Belediyeler de ruhsatsız binalara kesinlikle tolerans göstermemeli ve beton öncesi demir döşeme ve beton numunelerini her katta kontrol etmelidir.
Ankara Yenimahalle’de........
© Yeni Meram
