menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Pile’de ara bölgede “kayıplar” için bir zeytin ağacı dikildi…

10 0
23.09.2025

İki toplumdan aktivistler, Birleşmiş Milletler’in 21 Eylül Uluslararası Barış Günü çerçevesinde Pile’de ara bölgede, Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum “kayıplar” için bir zeytin ağacı diktiler.

Kıbrıs Kadın Çevreci Barışçılar Örgütü CWEP tarafından organize edilen etkinlikte gömü yerleri ve kalıntıları henüz bulunamamış olan Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum “kayıplar” için sembolik olarak bir zeytin ağacı dikildi.

Pile köyünün sembolik olarak seçilmiş olduğu belirtilen CWEP’in basın bildirisinde, bu köyde iki toplumun barış içinde birarada yaşadığı belirtildi.

Etkinlikte BM’nin Pile ofisinde görevli olan Mustafa Ongun ve Maria Carta, Pile Kıbrıslırum Muhtarı Simos Mitidis ve Kıbrıslıtürk Muhtarı Veysel Güden de birer konuşma yaptılar. Konuşmalarda, iki toplumun işbirliğinin devam etmesini dilediler.

Kıbrıs’taki tek iki toplumlu kayıp yakınları ve savaş mağdurları ortak örgütü olan “Birlikte Başarabiliriz” adına konuşan Hristos Eftimiu da, kayıpların acısının her iki toplum tarafından paylaşıldığını, buraya bir zeytin ağacı dikmenin de henüz bulunup defnedilemeyen kayıplar için sembolik bir manası olduğunu belirtti.

Etkinlikte Kıbrıs’ta Film ve Televizyonda Kadınlar Örgütü Başkanı Petra Terzi ile Lefke Çevre Örgütü Başkanı Münevver Ebedi de birer konuşma yaptı ve Kostis Kiranidis, Marios Hristofinis ve Hüseyin Bahça tarafından barışa adanmış şiirler okundu.

Pile'de kayıplar için bir zeytin ağacı dikildi...

“Ciberunda’da bir gün…”

Birgül Kılıç Yıldırım

Bugün kalbimizin bir parçası olan bir yere, Trodos’un eteklerindeki Ciberunda köyüne misafirdik. Ormanın sessizliğine gizlenmiş bu köyde, zaman sanki yavaşlıyor… Dalların arasından süzülen rüzgârla konuşan ağaçlar ve ötüşen kuşlar dışında hiçbir ses yok. Bazen sadece kendi nefesini, kendi kalbinin attığını duyuyorsun. İşte insan böyle bir yerde, gerçekten yaşadığını fark ediyor.

Pampos abinin evindeydik bugün. O, yıllar öncesinden bir bağla kalbimize kazınmış bir dost; babamın ve süt babam Antreas’ın askerlik arkadaşı… Zaman, bazı dostlukları eskitemiyor. Tam aksine, yıllar geçtikçe daha da kıymetli hale getiriyor. Pampos abi, eşi Demetra ve çocuklarıyla bir araya geldiğimizde, sanki tek bir büyük aile oluveriyoruz. Onlar bize geldiğinde de aynı sıcaklık evimize taşınıyor.

Demetra bugün yine sofrayı sevgiyle donattı. Her lokmada onun yüreğini, emeğini, anneliğini, dostluğunu tattık. Elmalar, erikler, kirazlar… Bu toprağın meyvesi bile daha başka. Daha gerçek. Daha saf. Yediğimiz yemekler sadece karın doyurmadı; içimizi ısıttı, geçmişin anılarını bugüne taşıdı.

Sofrada bir huzur vardı bugün. Sanki zaman durdu ve herkes birbirinin gözünün içine bakarak konuştu. Saygı, sevgi, dostluk… Bunlar sadece kelimeler değil; yaşanan, hissedilen gerçeklerdi. Tatlılarımızı yedik, ardından mis gibi kokan Kıbrıs kahvelerimizi içtik. Her yudum, bir veda gibi buruk ama bir sonraki kavuşmayı da müjdeler gibiydi.

Oradan ayrılırken kalbimiz doluydu. Ama Trodos’un kalbinde, o meşhur panayırın yolunu tutmamak olmazdı. Meydandaki esnaf, yüzlerinde tebessüm, ellerinde ikramlarla karşıladı bizleri. Cevizli, bademli, üzüm pekmezli, harnup pekmezli sucukların kokusu bile yeter insanı çocukluğuna götürmeye. Tadına bakmadan gitmek ne mümkün? Yine aldık birkaç kilo, belki evde de o günün tadını yaşatırız diye.

Ve sonra… Gözüm gökyüzüne takıldı. Kuşlar… Özgürce süzülüyorlardı maviye. Kıskandım onları. Çünkü onların uçuşunda sınır yoktu, barikat yoktu. Ne mayınlı araziler, ne de dikenli teller… Sadece gökyüzü ve özgürlük.

Ve işte böyle günlerde anlıyorum ki; bazen bir köy, bir ev, bir........

© Yeni Düzen