menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Bir gardiyanın anıları: Cezaevi isyanları...”

10 1
11.02.2025

Belgin DEMİREL

(Çok değerli arkadaşımız Belgin Demirel, babası Ahmet Demirel’in hatıralarını “Bir gardiyanın anıları” başlığıyla kaleme almaya devam ediyor... Bu ilginç hatıraları umarız ki yakın zamanda kitaplaştırır ve hepimizin kütüphanesinde bu kitap yer alır... Belgin Demirel’in kaleme aldığı “Bir Gardiyanın Anıları: İsyanlar” bölümünü okurlarımızla paylaşıyoruz... Belgin Demirel’i de bu sözlü tarih çalışmaları için kutluyor ve teşekkür ediyoruz. S.U.)

“Lefkoşa Sanayi Bölgesi’nin yanındaki cezaevi yapılırken, üç vardiyan arkadaşımla beni cezaevini görmeye götürmüşlerdi Dördümüz de birbirimizden habersiz olarak, bazı bölümlerin yanlış uygulandığını, oradan mahkumların kaçabileceğini söylemiştik; nitekim de bina bitip, oraya taşınmamızdan sonra söylediğimiz yerlerden kaçışlar oldu. Cezaevlerinin iç duvarları ile dış duvarlarının birbirine bağlantılı şekilde olmaması gerekir. Bağlantılı olursa kaçış ve isyanlara zemin hazırlanır. Binanın yanlışlığı kadar yönetim boşlukları da isyanların zeminidir.

CEZAEVİ İSYANLARI... SENE 1959...

Benim gördüğüm ilk isyan 1959 yılında gerçekleşmişti. Sömürge Yönetimi’nden Kıbrıs Cumhuriyeti’ne geçiş hazırlıklarının yaşandığı dönemdi. Müdür, cezaevine yeni atanmış, cezaevi konusunda tecrübesi olmayan Weily isminde İngiliz bir müdürdü. Böyle bir ortamda mahkûmlar cesaret buluyor. İşte bu cesaretle isyana kalkıştılar. Cumhuriyete geçiş döneminde EOKA’cılara toptan af çıkarılmış ve serbest bırakılmışlardı. Bunun üzerine adi suçtan yatmakta olan mahkûmlar da af istediler. Yönetim, üç kişilik mahkûm temsilcisi ile durumu görüşmeyi kabul etti. Onlar görüşürken, adi suçlular, görüşmenin sonlanmasını beklemeden isyana başladılar. Bahçedeki banklar, yere sabitlenmiş değildi. Daha önce bundan yararlanan bir mahkûm, bankları üstüste koyarak, merdiven gibi kullanmış ve buradan kaçmıştı. Yaşanan bu olay bilindiği halde, bahçedeki banklar hâlâ sabitlenmemişti. Yönetim böyle bir zafiyet içinde idi. İsyancı adi suçlular da aynı yöntemi izleyerek, banklar aracılığıyla cezaevi duvarına çıktılar ve oradan tellerle kesilmiş olan alana atlayıp, kaçtılar. Bu alanda bahçe işi yapan mahkûm çalıştıran vardiyanlar bulunurdu. Bunlardan başka telli alanda gözetleyici vardiyan bulunmazdı.

DAMDAN ATILAN KİREMİTLER...

Müdür, nasıl olmuşsa haber almış, bazı mahkûmların kaçmakta olduğunu, gelip bankları oradan aldı. Henüz kaçamayanlar, müdüre karşı herhangi bir tavır almadı, fakat daha sonra karakolun damına çıkıp, vardiyanları tehdit ederek, kiremit atmaya başladılar.O saatlerde, Gönyelili arkadaşım Ali Emmi ile göreve yeni gelmiştik. Ben henüz üç yılık bir vardiyandım o günlerde, çok tecrübesizdim. Tehlikeyi görünce oradan uzaklaşmaya çalıştık.

Aşhaneyi basan bazı isyankar mahkûmlar ise delici kesici aletleri almışlar ve avluya çıkmışlardı. Avluda görevli vardiyan (Gönyelili Hasan Çolak) durumu fark edince düdük çalmaya ve uyarmaya çalıştı, ama aşhaneden alınan delici-kesici aletlerle tehdit edildi. Korkusundan düdük çalmayı sürdüremedi. Tam o esnada müdür de gelmiş ve bankları altlarından almıştı. Kaçacak yerleri olmadığı için karakolun damına çıkıp, kiremit atmaya ve vardiyanları tehdit etmeye başladılar. Bu arada İngiliz askerlerine haber verilmişti. Askerler gelip, göz yaşartıcı bomba atarak, etraftaki mahkumları döve döve etkisiz hale getirerek, hepsini içeri attılar Telli alanı aşıp, hapishane dışına kaçabilenleri de polis, zaman içinde bularak tekrar cezaevine geri getirdi.

74 SONRASI CİDDİ BİR İSYAN...

74’ten sonra Türk Yönetimi Dönemi’nde, ciddi bir isyan oldu. Müdür Captain Kamil emeklilik iznine çıkmıştı ve K... isminde müdür vekili vardı. Bu kişi, İngiliz Dönemi’nde çıkan bir isyanda, mahkûmlara saldırarak, onları dövüp, yola getirdiği için terfi almış biri idi. Fakat cezaevini idare edebilecek özellikler taşımıyordu. Yöneticilik vasıfları yoktu. Mahkumlar bu idari boşluğu bildikleri için isyana kalkıştılar.

MAHKUMLAR TÜRKİYE’YE GİTMEK İSTEMİYORDU...

İki seneden fazla mahkumiyet alanlara biz, “ağır mahkum” deriz. Suçun türü önemli değildir.Türkiye ile çok farklıdır bizdeki yasalar. Orada bir yıllık mahkum bile olsa ‘ağır’ olarak tabir edilebilir. Ağır mahkumlar, o yıllarda iki yıllarını doldurduklarında Türkiye’ye gönderilirdi. Mahkumlar, Türkiye’ye gitmek istemiyorlar, burada kalmak istiyorlardı. Bu tür mahkumların sayısını 8-10 gibi anımsıyorum, ama diğer mahkumları da korkutarak taraflarına çekmişlerdi. Müdüre bu isteklerini bildirdiler. Müdür, bu öfkeli kalabalığı bir yerde tutmayıp, hepsini hücrelerine koyacağına, bakanla konuşmak mazeretiyle cezaevinden ayrıldı. Bizim gördüğümüz eğitimde, hepsini hücrelerine koymak, isyanı durdurabilirdi. Oysa müdür, öfkeli insanları avluda kümeli halde bırakarak, gitti. Müdür yardımcısı da, (geçmiş zaman unuttuğum bir mahana ile) cezaevini terk etti. İdare amiri vardı. O da, “Nerde bunlar? Nereye........

© Yeni Düzen