“Acıdan umuda” sergisinden notlar… (1)
Kıbrıs’ta ortak acılarımızdan hareketle ortak bir umut yaratmaya doğru oluşturduğumuz “Acıdan Umuda” başlıklı sergiyi nasıl hazırladık? 11 yıl önce hazırladığımız “Gerçeğin Rengi” başlıklı serginin bir devamı gibi “Acıdan Umuda” sergisi… O sergi sürecinde neler yaşadık? Bu sergi sürecinde rol oynayan neler vardı? Tüm bunları insani bir girişim olarak tümüyle gönüllü biçimde nasıl kotardık? Nelere dikkat ettik? Nasıl çalıştık? Bu sergiye ve öncesine dair notlarımı okurlarımla paylaşmak istiyorum…
Lidra Palas barikatının 200 metre kadar güneyinde bulunan Stelyos Vakfı Merkezi’nde toplanıyoruz 27 Ocak 2025 Pazartesi akşamı saat 18.00’de – “Acıdan Umuda” başlıklı serginin açılışındayız… Sergiyi organize edenler AKEL Yeniden Yakınlaşma Bürosu, İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Savaş Mağdurları örgütü “Birlikte Başarabiliriz” ile “Külütrel Hareket”… Aslında bu, serginin ötesinden bir şey: Toplumlarımızın ortak acılarına birlikte bakmaları, böylece bu topraklarda ortak bir gelecek için birlikte hareket umudunu belki yakalabilecekleri mesajını içeriyor… Bu serginin hazırlanmasında ben de koordinasyonu üstlenenlerden birisiydim. Bundan önce, “Gerçeğin Rengi” başlıklı sergiyi, çok değerli arkadaşım ressam Nilgün Güney ve onun stüdyosundan amatör ressamlarla birlikte, bazı Kıbrıslırum ve diğer etnik gruplardan ressamları da katarak hazırlamıştık. Sene 2012 idi… Ve “Gerçeğin Rengi”nden de Eda Gökçe ve Aydan Lisaniler’in toplam dört resmi, “Acıdan Umuda” sergimizde de yer alacaktı yıllar sonra… Herkesi çok etkileyen tablolar…
“GERÇEĞİN RENGİ…”
“Gerçeğin Rengi” adını vereceğimiz sergi, Kıbrıs’ta bir “ilk” olacaktı… Kıbrıs’ta ilk kez böylesi bir sergi hazırlanıyordu o günlerde… Daha önce hiç yapılmamış birşeyi denemek istiyordum… Ölümün kanıtı olan bir “naaş” olmadığı için yas tutma evresine geçemeyen ve hep bekleyen “kayıp” yakınlarının o uzun ve sonsuz bekleyişini ressamlarımıza göstermek istiyordum. Her iki toplumdan ressamların katıldığı böyle bir çalışma hiç yapılmamıştı o güne kadar. Nilgün Güney arkadaşım hemen kabul etti ve stüdyosuna devam etmekte olan çok değerli amatör ressamlar da büyük bir hevesle bize katıldılar. Kıbrıslırum ressam bulmak zordu – tanıdığımız çeşitli Kıbrıslırum ressamlara çeşitli öneriler yaptık ancak pek azı böyle bir çalışmaya girişme isteği gösterdi… Çünkü bu, zorlu bir süreç olacaktı… Bize katılanlarla tümüyle gönüllü ve yürekten gelen bu çalışmayı kotarmaya giriştik…
TÜMÜYLE GÖNÜLLÜ VE İNSANİ BİR ÇALIŞMA…
Öncelikle bütün sanatçılara herhangi bir fon arayışına bilinçli olarak girmeyeceğimizi, “kayıplar” konusunun insani bir konu olduğunu, bu yüzden herkesin kendi masrafını üstlenmesi gerekeceğini ve üretilen eserlerin de satışa çıkarılmayacağını, serginin parayla hiçbir alakası olmayacağını aktardık. Tümü de kendi masrafını kendi cebinden görmeyi kabul etti.
Bir dizi atölye çalışması planladık: Bunların masraflarını da kendi cebimizden ve bize sempati duyan arkadaşlarımızdan su, meyva suyu gibi şeyler getirmelerini isteyerek kotardık. Örneğin Devrimci İşçi Sendikaları Federasyonu DEV-İŞ’in salonunda yaptığımız atölye çalışmalarında öğle yemeklerini ve kahve ile çayları sendika üstlendi.
Bu atölye çalışmalarına “kayıp” yakınlarını davet ettik ve onlar ressamlara ve sanatçılara neler yaşadıklarını, bir “kayıp” yakını olmanın ne manaya gittiğini anlattılar, sorularını yanıtladılar…
TOPLU MEZARLARA ZİYARETLER…
Ardından toplu mezarlara ziyaretler gerçekleştirdik. Bunu kendi arabalarımızla ve ayarladığımız ve masraflarını paylaştığımız minibüsle yaptık. Lefkoşa’da Strovulo’daki Parisinos bölgesindeki toplu mezarlar bölgesine gittik hep birlikte. Leymosun girişinde, Bendagomo’daki Ayios Yeorgios Alamanos’ta üç Kıbrıslıtürk’ün öldürülüp gömüldüğü mağaranın bulunduğu bölgeye, Paralimni/Prodaras’ta Veli, Şifa ve Müge Beidoğlu’nun sevgili babaları Ertuğrul Veli’nin bir toplu mezarda başka Kıbrıslıtürkler’le........
© Yeni Düzen
