Bostan korkuluğu!
Pazar sabahı çok yorgun uyandım…
Cumartesi akşamı ODTÜ Kalkanlı’da öğrencilerin sahneye koyduğu bir tiyatro oyununu izlemeye gittik…
Çok keyifsizdim, öyle bitik bir hal…
-*-*-
Akabinde çocukluktan kardeşim Erkin’in Güzelyurt’taki barında soluklandık…
Soluklanırken, diyetin veya dikkatli alkol tüketiminin de hafif havrasına yanıverince, dün sabahki uyanış sıkıntılı oldu…
-*-*-
Bu meslekte sağlıklı olmak çok önemli…
Pazar da olsa, “yazacaksınız”…
Kafa sağlıklı değilse olmaz…
-*-*-
Yazmak için ne yapmak lazım?
Etrafı izlemek…
Okumak…
Dinlemek…
-*-*-
Gazeteci ne ya da neleri yazar?
Açıkçası daha çok “kötülükleri”!
Veya sorunları!
-*-*-
Gerçekten çok zor bir iştir…
Hele günümüzde herkes, her yazdığınıza ulaşabiliyor…
-*-*-
Geçmişte yazdıklarınızı okumak için illa ki o gazete alınacaktı!
Şimdi, Dünya’nın neresinde olursanız olun, internete bağlandığınız anda, dilediğiniz gazeteyi, istediğiniz köşe yazısını okuyabilirsiniz!
-*-*-
Ve haliyle yeni gazetecilik modelinde, okuyucuyla ya da izleyici veya dinleyiciyle her an yüz yüzesiniz!
Yüzlerce kişi yazdıklarınızla ilgili olarak yorum yapabilir…
Oysa geçmişte bu “denetim” mekanizması yoktu…
-*-*-
Her yazdığım yazıya veya her yaptığım televizyon programına onlarca, hatta yüzlerce “yorum” yapılıyor…
-*-*-
Beğenen de var beğenmeyen de!
“Yapılan yorumları hiç takmam” demek doğru değil…
Ama doğru bildiğimi yazmaktan asla geri durmam…
-*-*-
Bu girişten sonra, Yenidüzen’de sevgili Cenk Mutluyakalı’nın “Tatminkâr Açıklama (!)” başlıklı köşe yazısını da okumanın akabinde bazı notlar aldım…
-*-*-
Şimdi o notlarla başlayıp, öteki notlarla devam ederek günlük yorumumu yazayım…
İzninizle!
-*-*-
Cenk diyor ki; “… Ülke bu halde ama hâlâ “bayrak gönderde” diye nutuk atıyorlar.
Ne ilgisi........
© Yeni Düzen
