menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Öz-Bilinçli Madunlar, Gönüllü Kulluk Edenler ve Sinikler

10 3
05.10.2025

Kıbrıslı Türkler bugün kurallarını kendilerinin koymadığı bir ortamda yaşıyorlar. Giderek daha büyük oranda “hesap-dışı” kalıyorlar ve kendilerini en çok ilgilendiren konuların bile “dışında” tutuluyorlar. Kendi hayatlarını adeta dışarıdan izlemeye itiliyorlar.

Bu durum toplumun giderek “madun” konumuna düştüğünü gösteriyor. Gerçekten de, Kıbrıslı Türkler, Kıbrıs Sorununun seyri içinde uluslararası hukukun, ticaretin ve politikanın dışında kaldılar. Özne olma kapasitende ciddi kayıplara uğradılar ve dışarıdan bir güce bağımlı olmaya zorlandılar.

Bu noktada, “madun” sözcüğüne kısaca değinelim. Sözcüğü siyaset bağlamında ilk defa Antonio Gramsci dile getirdi. Gramsci’de “Subalterno”, yani madun, siyasi, kültürel, ekonomik kaynaklara erişimi kısıtlı olan toplumsal kesimler anlamında kullanılıyordu. Kendini ifade edemeyen, ifade ettiği zaman da duyulmayan kesimlerdir bunlar.

Daha sonra, madun (subaltern) araştırmaları, kavrama farklı bir derinlik kazandırdı ve özellikle sömürge toplumlarında öznenin konumu, arzusu ve tavrına dair önemli saptamalar yapıldı.

Özellikle Hintli sosyal bilimci Gaytari Chakravotary Spivak, “Madun Konuşabilir Mi?” başlıklı incelemesinde asimetrik ilişkiler içinde yer alan öznenin kendini nasıl ortaya koyduğu konusunda değerli katkılarda bulundu.

Madunlar

Her şeyden önce bir gerçeğin altını çizelim: Madun konuşurken net, sarih, açık, keskin ve saydam bir dil kullanmaz. Söylemek istediğini doğrudan söyleyemez. Güç sahibiyle asimetrik bir ortamda karşı karşıya olduğundan konuşmakta zorlanır. Kendini açıklıkla dile getiremez. Kalıp sözlere başvurur. Dil sürçmeleri yaşar, kusurlu cümleler kurar.

Madunun arzularını açıkça ortaya koyabilmesi için, Franz Fanon’un da belirttiği gibi, “güçlü bir pasaport sahibi, sağlam bir para birimi ve yasal haklarına sorunsuzca erişebilen bir özne olması” gerekiyor.
Asimetrik ilişkiler ortamında bu mümkün olmadığı için, öznenin arzusuyla tavrı arasında bir mesafe oluşur ve bu durum, madunun konuşmasına yansır.

Kıbrıs Türk toplumunda dönüştürücü özne olmak için çabalayan insanların konuşmalarında gördüğümüz bu durumu yadırgamak veya garipsemek, sanki üst-belirlenim yokmuş gibi konuşmalarını beklemek, asimetrik ilişkileri görmezden gelmek ve toplumsal ve bireysel öz-farkındalıktan yoksun olmak demektir.

Dönüştürücü özne olma çabası içinde olmayanların madunların “kekeleyen” konuşma biçimlerini eleştirmeleri, “kesin ve keskin” sözcükler duymak istemeleri kötü........

© Yeni Düzen