Yarım yüzyıllık yalnızlık
Çocukluğumun ilk yıllarının geçtiği Peristerona köyü pek çok Kıbrıslı Türk köyünün aksine dindar ve tutucu bir köydü. Efendi Dayı diye bir kanaat önderi vardı. Çifte şerefeli camisi ünlüydü. Yaşlı kadınlar çarşaflıydı. 1963’teki Kanlı Noel’in ardından Kıbrıslı Türk Peristeronalılar, Kıbrıslı Rumlarla paylaştıkları bu köyden kaçmak zorunda kaldılar. Ya Lefkoşa’daki enklava ya da yakınlardaki Türk köylerine sığındılar. Akrabalarımızın bir bölümü Elye köyüne yerleşti. Biz Lefkoşa’da yaşamaya başladık. Yaşlılar yavaş yavaş çarşaflarını çıkardılar. Çarşafı durduk yerde çıkarmak bir problemdi. Bunun için düğünler beklenirdi. Kızının ya da oğlunun düğününde çarşafı çıkarıp şık giysiler giyen kadınlar böylelikle çarşafsız hayata adım atmış oluyorlardı. Kimileri ise çarşafı bir üniforma gibi giyiyordu. Saçlar görünse önü açık olsa bile çarşaf oradaydı. Genç kadınlara genelde karışılmazdı.
Elye’de yaşayan oldukça istisna bir aile vardı. Çok otoriter bir baba ve çarşaflı kızlarını hatırlıyorum. Ben mini eteğimle onların evlerine gider hatta gecelerdim orada. Babadan korkardı herkes. Kızlar Kerime Nadir romanlarını saklayıp gizlice okurlardı. Ben oradayken babanın bir romanı bulup yeri göğü inlettiğini anımsıyorum. Kadın olmanın nasıl haksız ve zor bir şey olduğunu en çok o evde gözlemlerdim. Dışarıya çıkıldığında misafirliğe gidilecek evin yolu üzerindeki kahvenin önünden geçmemek için arkadan bütün köy dolanılırdı. Erkekler ve kadınların dünyası keskin hatlarla ayrılmıştı.
Peristerona köyünde annemin çok modern giyindiğini, yine modern giyimli arkadaşlarının ziyarete geldiğini. Kadınlı erkekli dönemin moda........
© Yeni Düzen
