Çocukluk penceremden babamın yansımaları
Saçı başı dağılmış, gözleri beyaz bezlerle kapatılmış, ağırlığı orta yaş ve üzerinde kadınlardan oluşan ve üstü açık askeri kamyonlarla Arabahmet İlkokulu’na taşınan esirlerin yürek sızlatan görüntüleri… Kimi erkek esirlerin kana bulanmış beyaz göz bantlarının bende yarattığı acı ve iliklerime kadar hissettiğim çaresizlik… Öncesinde üç yılımın geçtiği Arabahmet İlkokulu’nda o gün, o malin gün cıvıl cıvıl, kıpır kıpır çocukların yerini alan ve korkudan tir tir titreyen, sudan çıkmış balığa dönen yüzlerce esir… Evet yüzlerce esir; ama ne bir ağlama, ne bir haykırma, ne de bir feveran… Korkunun ve çaresizliğin sesi bu sessizlik!.. Önce dizel motorların rahatsız edici sesleri... Esirlerin boşaltılıp, gök gürültülü bir atmosferi andıran dizel motorların sesinin kesilmesinin ardından o her yeri yine yeniden kaplayan “çaresizliğin sesi sessizlik” ve ölümü çağrıştıran yoğun bir kasvet…
Yıl 1974, savaş sona ermişti. O gün, insanların çaresizliğine tanıklık eden Arabahmet çocuklarının yaşamı yavaş yavaş normalleşmeye başlamıştı. Daha düne kadar patlamamış piyade kurşununu kovanından ayıran; “makarna” diye bilinen barutunu kalın kartondan yaptığımız maket roketlerin ateşleyici gücü olarak kullanan; toz barutu ise “Thompson” kurşunu kovanından çıkarıp roketi uzaktan ateşlemek için bir nevi fitil olarak değerlendiren ve bütün bunları son derece doğal bir oyun olarak kabul eden Arabahmet, ya da savaş çocukları!.. Ateşle oynayan çocuklar! Savaşın yaraları yeni yeni sarılıyordu. Yaşam kendi kendini onarıyordu. Savaşın psikolojik tahribatlarından kurtulmaya çalışan halk günlük ritüellere yeniden uyum sağlama ve rahatlama çabası içerisindeydi…
“Topla buluşursa gol olur, kaleciyle karşı karşıya, çaktıııı, gooooooooooll!.. Gol ve gooooolllllllll... Goooooollllllllll...” Spiker aralıksız maç anlatımından bitap düşmüş titrek ve kısık ama yine de frekansını giderek artırdığı, adrenalin patlamasına neden olan oldukça yüksek bir sesle bağırmaya devam ediyor: “Goooooooool, goooolllll ama ne gollll... Gökmen âdeta havada asılı kaldı sevgili dinleyiciler! Gökmen Özdenak kanatlandı ve doksana çaktı! Ennnfeeessss bir gollll... Goooooollllll... Galatasaray Beşiktaş önünde 1-0 önde sayın dinleyiciler...” Adrenalinin en şiddetlisine maruz kalan ve spikere eşlik eden babam, aşırı sevinç ve heyecanın yarattığı duygusal yoğunlukla avazı çıktığı kadar bağırarak ve yatağın üstünde oradan oraya atlayarak, tabiri caizse tepiniyor! “Gooolllllll, golllllllllllllllllllll, “Cim Bom Bom”, “Re Re Re Ra Ra Ra Galatasaray Galatasaray Cim Bom Bom”, goooooooll, gooolll...”
Daha 10 yaşındayım. 1974 Yılı Eylül ayı ikindi saatleri… Çok hafiften ılık ılık esen hazan serininde, iki sıra koşut bloktan oluşan Arabahmet Mahallesi Münir Bey Apartmanı’nın iç balkonu güneybatıya (Çetinkaya Türk Spor Kulübü’ne), Arabahmet Camii’ne uzak köşe bloğunun üçüncü yani en üst katında konuşlanan dairemizin şimale (Girne Kapısı’na) bakan ve asırlık servi ağaçlarıyla olağanüstü bir panaroma sunan Victoria Kız Lisesi tarafındaki balkonumuzda emektar terlikleri ayağında, bir ekol haline gelmiş çizgili pijaması ve beyaz fanilası üzerinde, efsanevi radyosundan maçları dinleyerek hafta sonu keyfi yapan muhteşem babam, babam Hasan Caner, yeri göğü inletiyor!
Aslında her daim duyduğum ve çok aşina olduğum bu sloganın nereden çıktığını merak edip soruyorum: “Baba, cim bom bom ne demek?” Babam: “Maç bitsin, anlatırım oğlum…” der. Bir Galatasaray fanatiği olan babamın maç sonu büyük bir keyifle anlattığı bu hikayeyi dün gibi hatırlıyorum: “Lisanslı olarak yurt dışında futbol oynayan ilk Türk futbolcu, Galatasaray futbolcusu Sabit Cinol, takımından ayrılarak eğitim için İsviçre’ye gider. Futboldan uzak kalamayan Cinol Servette Spor Kulübü’nde oynamaya başlar. 1924 senesinde yeniden Galatasaray’da top koşturmaya başlayan Sabit Cinol ve Galatasaray Liseli arkadaşları Servette taraftarlarının maçlarda takımın o dönemdeki santraforu Jim’in daha hırslı oynaması için “Jim bum bum Jim bum bum” diye yaptıkları tezahüratı birlikte Galatasaray’a uyarlarlar. Günümüzde Galatasaray ile özdeşleşen “Re Re Re Ra Ra Ra Galatasaray Galatasaray Cim Bom Bom” sloganı Türkiye’de bir spor kulübünün kullandığı en eski tezahürat olarak da bilinir.”
“Şok, şok! Yan hakemin bayrağı havada... Gol geçersiz değerli dinleyenlerim... Galatasaray taraftarı şokta... Seyirciler yan hakemi ıslık çalarak protesto ediyor... Büyük bir uğultu var... Aman Allahım! İnönü Stadı’ndaki ezeli rekabette arbede... Futbolcular birbirine girdi sayın dinleyiciler... Tam bir kaos... Orta hakem futbolcuları yatıştırmakta çok güçlük çekiyor. Saha iyice karıştı... Galatasaraylı oyuncular, stadı bilenler için söylüyorum, deniz tarafındaki kaleye atılan golü iptal eden yan hakeme doğru yöneldiler. Karara sert bir şekilde itiraz ediyorlar. Beşiktaş-Galatasaray ezeli derbisinde maç durdu sevgili dinleyiciler... İtirazlar boşuna; karar değişmeyecek... Maç........
© Yeni Düzen
