menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Katlanmış ve bağlanmış umutlarımız

4 30
05.04.2025

Bir uçurumun kıyısında uğuldayan sesler, anlamsız bir kalabalık içinde birbirine yabancı suretler, bir mazgal deliğinden umarsızca bölünmüşlüğe bakan gözler; bir mültecinin örselenen umutları, bir toplumun abluka altındaki çıkmazları, bir kadının pazarlanan bedeni, bir çocuğun istismar edilen saçları, deli gömleği içinde bir radikalin çırpınışları ve daha onlarca imge katlanmış, bağlanmış, katlanmış bağlanmış, katlanmış…

Kumaşlar, giysiler, örtüler, ceketler, deriler, yorganlar, kefenler… Bu dokular arasında herkes kendi hikayesini buluyor. Ya da pek çok farklı hikaye, insanlığın kendisi oluyor.

Bu göç, varoluş kaygısı, direniş hiç bitmeyecek… Hiç dinmeyecek bu sızı, bu kimlik inşası, bu kayboluş, bu telaş, bu doğum, bu ölüm… Bu sürgün hali hep sürecek… İnsanın insana zulmü… Unutmak istediklerimiz, unutamadıklarımız ve unutturulmayanlar… Hiç bitmeyecek…

***

Sanat insanı sarstığı, düşündürdüğü, sorgulattığı ve yüzleştirdiği zaman anlamlanıyor.
Özgürleşiyorsunuz o zaman…

Olağanüstü bir sergi “IN CASE.”
Son yıllarda gördüğüm en etkileyici işlerden birisi… Uluslararası standartlarda bir sanat pratiği… Farklı sanat disiplinlerinin deneysel bütünlüğü…

Anber Onar son derece estetik, yaratıcı ve toplumsal bir üretimle duyularımızı dürtüyor. Nesneler vücut buluyor Anber Onar’ın ellerinde, evrensel sanat forumlarına dönüşüyor, özgün bir üretimle yeniden biçimleniyor… Kumaşlardan tablolar yaratıyor; ışıkla, sesle, kokuyla yeni bir dil kuruyor.

***
Sanatsal bir provokasyon bu!

Yerleşik değerlere ve toplumsal normlara meydan okuyor; hepimizi katlıyor, bağlıyor, dürüyor, dürtüyor, dağıtıyor, derliyor, topluyor, sanatçı… Statükoyu sanatsal bir duyarlılıkla sarsmakla kalmıyor, yeniden sınırlarla yüzleştiriyor seyirciyi… Coğrafi sınırlarla, ahlaki sınırlarla, kendi bedenimizin ve belleğimizin sınırlarıyla… Ne kadar sınır varsa, tümüyle… Bir hücrede, bir kulede, bir gettoda, bir barikatta, bir kampta, bir sığınakta… Anber Onar’ın özenle, tutkuyla, ustalıkla ve sabırla yarattığı metaforlar hem hiçliği, hem çokluğu bağırıyor.

***
İçine kapatıldığımız bohçalar arasında kayboluyoruz. Bağlanmışız, sıkışıp kalmışız, kuşatılmışız… Unuttuğumuz ya da kanıksadığımız ne varsa sizi içine çekiyor… Politik göndermeler de içeren sergi, içinde insan figürü olmadan insanı odağına alıyor ve insanın yıktıklarının gailesini çekiyor.

Serginin iyi bir takım çalışması olduğu ortada…. Art Rooms Galery özel bir deneyim için sizi çağırıyor, gitmemişseniz halen… Oya Silbery küratörlüğündeki sergi 16 Mayıs’a kadar sürüyor.

Katlanmış ve bağlanmış umutlarımız,........

© Yeni Düzen