Hürriyet aynasında Yeni Asya
Önce Hazret-i Âdem’in (as) yaratılışında gündeme geldi hürriyet-i şer’iye nuru. Bu nuru, bizzat Cenab-ı Hak melaikeleri muhatap almak, onları iradelerinde muhtar kılmak suretiyle âleme ilan etti. Hiç ihtiyacı olmadığı hâlde ve sırf hürriyeti insanlığın hamuruna koymak hikmetiyle melaikelere:
“Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” buyurdu.1
Melaikeler emre itaatkâr, ama iradelerinde muhtar olduklarını şöyle gösterdiler: “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.”
Cenab-ı Hakkın, melaikelere durumu arz etmesi sadece hürriyet davasının tohumunu atmak içindi. Buyurdu ki: “Ben sizin bilmediğinizi bilirim!”
Melaikeler teslimiyetlerini şöyle gösterdiler: “Seni bütün eksikliklerden tenzih ederiz. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur.”2
Peygamberler Hürriyetçidirler
Hürriyet davası, daha sonra bütün Peygamberler için temel ilke oldu.
Peygamberler, teklif var, icbar yok prensibiyle; “Hak budur; dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.”3 Fehvasıyla insanlar üzerinde zor kullanmadılar, şiddet uygulamadılar, baskı yapmadılar, hakkı ve hidayeti insanların “iradelerine” teklif ettiler.
Peygamberler tebliğ ettiler; iradelerinde muhtar bulunan insanlardan dileyen iman etti, dileyen inkâr etti.
Kur’ân........© Yeni Asya
